Ben de hakikaten öyle düşünmüyorum.
- I really don't think so.
O hakikaten sıkıcı mıydı?
- Was he really boring?
Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor.
- Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me.
O gerçekten akıllı, değil mi?
- She's really smart, isn't she?
Gerçekten mi? Onun evlenecek son kişi olduğunu düşünüyordum.
- Really? I thought she'd be the last person to get married.
Bir bardak soğuk biraya gerçekten minnettar kalırdım.
- I would really appreciate a glass of cold beer.
Çok fazla seçeneğim yok gerçekten, öyle mi?
- I really don't have much choice, do I?
Gerçekten tam olarak öyle mi söyledin?
- Did you just really say that?
Çıkmadan mutlaka karnını doyurmalısın.
- You really should eat before you leave.
Çatı mutlaka tamir edilmeli.
- The roof is really in need of repair.
Hiçbir şeyi kesin olarak öngöremeyiz.
- We cannot really predict anything.
Birinin kafasından neler geçtiğini kimse kesin olarak bilemez.
- No one ever really knows what's going through someone else's head.
Kraliyet mücevherleri kilit ve anahtara bağlı tutulur.
- The royal jewels are kept under lock and key.
Kral ve ailesi kraliyet sarayında yaşar.
- The king and his family live in the royal palace.
Kesinlikle bana göre değil.
- It's not really my cup of tea.
Çok kibar olsa bile ona kesinlikle güvenmiyorum.
- Even if he's very nice, I don't really trust him.
Fransızcam cidden o kadar kötü mü?
- Is my French really that bad?
En son yapmak zorunda kaldığın cidden zor şey neydi?
- What was the last really difficult thing you had to do?
Buradaki sistem gayet iyi çalışıyor.
- The system here works really well.
Ben aslında geveze birisi değilimdir. Sadece sana anlatacak çok şeyim var.
- I'm not really a talkative person. It's just that I have a lot of things to tell you.
O saygın bir iş adamı gibi görünüyor ama aslında Mafyanın bir üyesidir.
- He seems like a respectable businessman, but he's really part of the Mafia.
Ben gerçekten, hakikaten ona inanıyorum.
- I really, truly believe that.
Ben de hakikaten öyle düşünmüyorum.
- I really don't think so.
Sahi mi? Benim hobim çizgi roman okumaktır.
- Really? My hobby is reading comics.
O sahiden akıllı, değil mi?
- She's really smart, isn't she?
Bu geyiğin sütü sahiden iyi midir?
- Is the milk from this deer really good?
Havaalanında ona krallara layık bir uğurlama yaptık.
- We gave him a royal send-off at the airport.
Unless it was decreed royally, it never got done.
He will be royally annoyed if you change his work.
Royal - he had been his mother's little king. Most of his mates called him Roy. Perhaps only her and Mrs Natwick had stuck to the christened name, they felt it suited.