Eski mobilyayı kaldırdık.
- We removed the old furniture.
Yoksulluk tesadüf değildir. Kölelik ve apartheid gibi insan ürünüdür ve insan etkinlikleriyle ortadan kaldırılabilir.
- Poverty is not an accident. Like slavery and apartheid, it is man-made and can be removed by the actions of human beings.
İşaret hemen kaldırıldı.
- The sign was immediately removed.
İlerlememize engel olan şeyler eninde sonunda kaldırıldı.
- The obstacles to our progress have been removed at last.
Yaralı, olay yerinden uzaklaştırıldı.
- The injured were removed from the scene.
Onlar uzaklaştırılmalı.
- They must be removed.
Ordu, madencileri uzaklaştırmak için asker gönderdi.
- The army sent soldiers to remove the miners.
Sessiz kalmak ve bir aptal olarak düşünülmek bütün şüpheyi açıkça konuşmak ve gidermekten daha iyidir.
- Better to remain silent and be thought a fool than to speak out and remove all doubt.
Sadece herhangi bir şüpheyi ortadan kaldırmak için, artık ailemle birlikte yaşıyorum.
- Just to remove any doubt, I no longer live with my parents.
Kara mayınlarını yerine koymak ucuzdur ama kaldırmak pahalıdır.
- Landmines are cheap to put in place, but expensive to remove.
Bu lekeyi çıkarmak imkansız olacak.
- It'll be impossible to remove this stain.
Kahve lekesini çıkarmak zordu.
- The coffee stain was difficult to remove.
Sadece herhangi bir şüpheyi ortadan kaldırmak için, artık ailemle birlikte yaşıyorum.
- Just to remove any doubt, I no longer live with my parents.
Sabun kiri çıkarmaya yardım eder.
- Soap helps remove the dirt.
Kahve lekesini çıkarmak zordu.
- The coffee stain was difficult to remove.
Bu cümlenin ilk harfinin başında kaldırılması gereken bir boşluk var.
- There is a blank space in front of the first letter of this sentence that should be removed.
Önce çapakları kaldırın.
- First, remove the burrs.
Tüm şüpheleri ortadan kaldırmaya çalıştım.
- I tried to remove all doubt.
Sadece herhangi bir şüpheyi ortadan kaldırmak için, artık ailemle birlikte yaşıyorum.
- Just to remove any doubt, I no longer live with my parents.
Tom silahını kılıfından çıkardı ve onu masaya bıraktı.
- Tom removed his pistol from his shoulder holster and laid it on the table.
O, makyajını sildi ve yüzünü yıkadı.
- She removed her makeup and washed her face.
Dalağını almak zorunda kaldık.
- We had to remove your spleen.
Onu çıkartmak zorunda kaldım.
- I had to get it removed.
Dövmemi çıkartmak zorunda kaldım.
- I had to get my tattoo removed.
Sessiz kalmak ve bir aptal olarak düşünülmek bütün şüpheyi açıkça konuşmak ve gidermekten daha iyidir.
- Better to remain silent and be thought a fool than to speak out and remove all doubt.
Çıkardığın giysileri dikkatlice yerine koy.
- Stow away carefully the clothes you removed.
Kahve lekesini çıkarmak zordu.
- The coffee stain was difficult to remove.
Ordu, madencileri uzaklaştırmak için asker gönderdi.
- The army sent soldiers to remove the miners.
Steve is my second cousin once removed.
He removed the marbles from the bag.
Die had she rather in tormenting griefe, / Then any should of falsenesse her reproue, / Or loosenesse, that she lightly did remoue.
And loke that ye ryde streyte unto Sir Lucius and sey I bydde hym in haste to remeve oute of my londys.
Shortly after this, my father removed, and settled in the same county, about ten miles above Greenville.
... the lyrics removed of that sort of ...