Sanırım onun karısını öldürme nedeni hâlâ bir sır.
- I think the reason why he killed his wife is still a mystery.
Uykunun önemine rağmen, onun amacı bir sırdır.
- Despite the importance of sleep, its purpose is a mystery.
Onun söylediği benim için bir gizemdi.
- What she said was an enigma to me.
Rusya, bir muammanın içindeki gizemle sarılmış bir bilmece.
- Russia is a riddle wrapped in a mystery inside an enigma.
Rusya, bir muammanın içindeki gizemle sarılmış bir bilmece.
- Russia is a riddle wrapped in a mystery inside an enigma.
Dün artık mazi oldu. Yarın ise muamma. Bugün ise avuçlarımızın içinde bize sunulmuş bir armağandır.
- Yesterday is history, tomorrow is a mystery, but today is a gift. That is why it is called the present.
Bazen kendime bir muammayım.
- Sometimes I am an enigma to myself.
Rusya, bir muammanın içindeki gizemle sarılmış bir bilmece.
- Russia is a riddle wrapped in a mystery inside an enigma.
Aşk, sürekli olarak gizem ve sefalettir.
- Love is mystery and misery indefinitely.
O, gizemi açıklamada zorluk çekmedi.
- He had no difficulty explaining the mystery.
Mona Lisa'nın esrarengiz bir gülümsemesi var.
- The Mona Lisa has an enigmatic smile.
Rusya, bir muammanın içindeki gizemle sarılmış bir bilmece.
- Russia is a riddle wrapped in a mystery inside an enigma.
Let's try to solve the riddle.
- Lass uns versuchen, das Rätsel zu lösen.
His plans are a riddle.
- Seine Päne sind ein Rätsel.
The Mona Lisa has an enigmatic smile.
- Die Mona Lisa zeigt ein rätselhaftes Lächeln.