We intend being at Leamington before long, unless some change in the weather should make our stay in these parts more tolerable.
He was a man of great parts but little virtue.
Please write the answer on this piece of paper.
- Lütfen cevabı bu kâğıt parçasına yazın.
Please write the answer on this piece of paper.
- Lütfen cevabı bu kâğıt parçasına yazınız.
Death is an integral part of life.
- Ölüm hayatın tamamlayıcı bir parçasıdır.
Music is an important part of my life.
- Müzik, hayatımın önemli bir parçasıdır.
When I was a kid, touching bugs didn't bother me a bit. Now I can hardly stand looking at pictures of them.
- Ben bir çocukken, böceklere dokunmak beni bir parça rahatsız etmezdi. Şimdi neredeyse onların resimlerine bakmaya katlanamıyorum.
Love isn't a game, so you can't just cherry pick the best bits!
- Aşk bir oyun değildir, bu nedenle sadece en iyi parçaları seçemezsiniz!
The American invasion of Iraq left the country devastated, fragmented and broke.
- Irak'ın Amerikan istilası ülkeyi harap, parçalanmış ve beş parasız bıraktı.
The priceless china shattered into fragments.
- Paha biçilmez porselen parçalara ayrıldı.
The following passage is a quotation from a well-known fable.
- Aşağıdaki parça iyi bilinen bir fabldan bir alıntıdır.
Read this passage and translate it into Japanese.
- Bu parçayı okuyup Japonca'ya çevir.
He instantly regretted taking apart the laptop after realizing how many complex components there were inside.
- İçinde ne kadar karmaşık parçalar olduğunu farkettikten sonra dizüstünü söktüğüne anında pişman oldu.
She shared her piece of cake with me.
- O, kek parçasını benimle paylaştı.
I tried a piece of cake and it was delicious.
- Bir parça kek tattım ve o lezzetliydi.
He gave him a lump of silver as big as his head.
- Ona kafası kadar büyük gümüş bir parça verdi.
Then little Gerda wept hot tears, which fell on his breast, and penetrated into his heart, and thawed the lump of ice, and washed away the little piece of glass which had stuck there.
- Sonra küçük Gerda, onun göğsüne dökülen, oradan kalbine nüfuz edip, buz kalıbını eriten ve orada saplanmış olan küçük cam parçasını alıp götüren sıcacık gözyaşlarını döktü.
I'd like a large portion, please.
- Lütfen, büyük bir parça istiyorum.
I wrote down his phone number on a scrap of paper.
- Onun telefon numarasını bir kâğıt parçasına yazdım.
Tom asked for Mary's address and wrote it down on a piece of scrap paper.
- Tom Mary adresini istedi ve onu bir parça kâğıt üzerine not etti.
That's an item from a famous company.
- Bu ünlü bir şirketten bir parça.
Your item will be shipped as soon as possible.
- Parçanız en kısa sürede gönderilecektir.
The dough broke up when Tom tried to stretch it.
- Tom onu germeye çalıştığında hamur parçalandı.
And the servant came and chopped the Tree into little pieces.
- Uşak geldi ve ağacı küçük parçalara ayırdı.
Before forks and chopsticks, people usually ate food with a piece of flat bread.
- Çatal ve çubuklardan önce, insanlar genellikle düz bir parça ekmek ile yemek yerdi.
The following passage is a quotation from a well-known fable.
- Aşağıdaki parça iyi bilinen bir fabldan bir alıntıdır.
There is a limit of two pieces of luggage for each passenger.
- Her yolcu için iki parça bagaj limiti vardır.
Would you slice me a piece of ham, please?
- Bana bir parça jambon dilimler misin?
Tom is making spare parts in a car factory.
- Tom bir araba fabrikasında yedek parça yapıyor.
Mother divided the cake into three parts.
- Annem pastayı üç parçaya böldü.
Did you listen to her new song?
- Onun yeni parçasını dinledin mi?
Some scientists think that gravity is made up of particles called gravitons which travel at the speed of light.
- Bazı bilim adamları yer çekiminin ışık hızıyla seyahat eden graviton denilen parçacıklardan yapıldığını düşünüyor.
Gravity is a force of attraction that exists between any two masses, any two bodies, or any two particles.
- Yer çekimi herhangi iki kütle, herhangi iki organ ya da herhangi iki parçacık arasında olan bir çekim kuvvetidir.
Tom cut the pie into six pieces.
- Tom pastayı altı parçaya böldü.
There were four pieces of furniture in the room.
- Odada dört parça mobilya vardı.
On the plate was a piece of chicken, a potato and some green peas.
- Tabakta bir parça piliç, bir patates ve biraz yeşil bezelye vardı.
Nouns, pronouns, verbs, adjectives, adverbs, articles, prepositions, conjunctions, and interjections are the parts of speech in English.
- İsimler, zamirler, fiiller, sıfatlar, zarflar, makaleler, edatlar, bağlaçlar, ve ünlemler İngilizcede konuşma parçalarıdır.
Tom cut the pie into six pieces.
- Tom pastayı altı parçaya böldü.
Cutting a cake into equal pieces is rather difficult.
- Bir pastayı eşit parçalara ayırma oldukça zordur.
It's clear Tom doesn't have an ounce of humanity.
- Tom'un bir parça insanlığının olmadığı açık.
Work is a very important part of life in the United States.
- Çalışma ABD'de hayatın çok önemli bir parçasıdır.
The Shetland Islands are part of the United Kingdom.
- Shetland Adaları Birleşik Krallığın bir parçasıdır.
I can rip you apart with my bare hands.
- Seni çıplak ellerimle parçalayabilirim.
Can you break an apple in half with your bare hands?
- Çıplak ellerinle bir elmayı parçalayabilir misin?
The following passage is a quotation from a well-known fable.
- Aşağıdaki parça iyi bilinen bir fabldan bir alıntıdır.
Possibly the fossilized tracks belong to animals of the Jurassic period.
- Muhtemelen fosilleşmiş parçalar jura dönemi hayvanlarına aittir.
This is my favorite track on the entire disc.
- Bu, bütün diskteki favori parçam.
A pick is a long handled tool used for breaking up hard ground surfaces.
- Bir kazma sert zemin yüzeyleri parçalamak için kullanılan uzun saplı bir araçtır.
I fixed the flashlight using a small tool.
- Ben küçük bir parça kullanarak el fenerini onardım.
Tom bought some croutons.
- Tom biraz kızarmış ekmek parçaları aldı.
The salad is incomplete without olive oil, croutons and nuts.
- Salata; zeytinyağı, kızarmış ekmek parçaları ve fındık olmadan eksiktir.
Tom has a patch of gray in his hair.
- Tom'un saçında bir parça gri var.
He tossed the paper into a shredder.
- Kağıdı parçalayıcıya attı.
Sami was torn to shreds by a cougar.
- Sami bir puma tarafından parçalara ayrıldı.