They did not break apart easily.
 - Onlar kolaylıkla parçalamadı.
The American invasion of Iraq left the country devastated, fragmented and broke.
 - Irak'ın Amerikan istilası ülkeyi harap, parçalanmış ve beş parasız bıraktı.
The fruit must be finely fragmented, before it can go into the press.
 - Meyve prese girmeden önce güzel parçalanmış olmalıdır.
Killers sometimes dismember their victims.
 - Katiller bazen kurbanlarını parçalamaktadır.
I don't know what's worse: being dismembered or suffocated.
 - Hangisi daha kötü bilmiyorum: parçalara ayrılmak veya boğulmak.
Tom put a bag of shredded cheese into his shopping cart.
 - Tom alışveriş sepetine bir kutu parçalanmış peynir koydu.
He tossed the paper into a shredder.
 - Kağıdı parçalayıcıya attı.
The American invasion of Iraq left the country devastated, fragmented and broke.
 - Irak'ın Amerikan istilası ülkeyi harap, parçalanmış ve beş parasız bıraktı.
Fragments of the mirror were scattered on the floor.
 - Ayna parçaları zemin üzerinde dağıldı.