Biz onun yeni bir yol yapma planına karşı çıktık.
- We opposed his plan to build a new road.
Lincoln köleliğe karşı çıktı.
- Lincoln opposed slavery.
Kırmızı yeşilin aksine bir tehlike işaretidir.
- Red, as opposed to green, is a sign of danger.
Irksal ayrımcılığa karşı çıktı.
- He's opposed to racial discrimination.
Onun söylediğine karşıyım.
- I'm opposed to what he said.
Düşmana karşı koymak onların kahramanlığıydı.
- It was heroic of them to oppose the enemy.
Onun söylediğine karşıyım.
- I'm opposed to what he said.
Irksal ayrımcılığa karşı çıktı.
- He's opposed to racial discrimination.
Irksal ayrımcılığa karşı çıktı.
- He's opposed to racial discrimination.
Ben bu fikre karşı çıkmalıyım.
- I have to oppose this idea.
... journalism will have more celebrity in it as opposed to ...
... Not very much, except it's mobile apps as opposed to ...