The event affected his future.
 - Olay onun geleceğini etkiledi.
You don't have to be very old to remember that event.
 - O olayı hatırlaman için çok yaşlı olmana gerek yok.
The 1990's saw various incidents.
 - 1990'lar çeşitli olayları gördü.
Years intervene between the two incidents.
 - İki olay arasında yıllar geçer.
He was involved in a murder case.
 - O, bir cinayet olayına karıştı.
We had to call in social services. This was obviously a case of child neglect.
 - Sosyal hizmetleri aramak zorunda kaldık. Bu apaçık bir çocuk ihmali olayıydı.
The scientist explained the strange phenomena in the light of recent scientific knowledge.
 - Bilimci son bilimsel bilgiler ışığında garip olayları açıkladı.
Mathematics is the foundation of all exact knowledge of natural phenomena.
 - Matematik doğal olaylar hakkındaki bütün bilginin temelidir.
It was an embarrassing episode.
 - Utanç verici bir olaydı.
Given the circumstances, it was inevitable that such an incident should take place.
 - Şartlar göz önüne alındığında, böyle bir olayın gerçekleşmesi kaçınılmazdı.
That is an actual fact.
 - Bu gerçek bir olaydır.
Would you like to know the truth about this fact?
 - Bu olay hakkındaki gerçeği bilmek istiyor musun?
The story was full of marvelous happenings.
 - Hikaye hayret verici olaylarla doluydu.
This is an actual happening.
 - Bu gerçek bir olaydır.
This experience has changed me.
 - Bu olay beni değiştirdi.
Tom had a similar experience.
 - Tom benzer bir olay yaşadı.
We must not get angry at things: they don't care at all.
 - Biz olaylara kızmamalıyız: onlar hiç umursamıyor.
Tom often has trouble remembering things.
 - Tom'un çoğunlukla olayları hatırlama sorunu var.
The police took some pictures of the scene of the accident.
 - Polisler olay yerinin birkaç fotografını çekti.
What surprised me most about that accident is how fast the lawyers arrived on the scene.
 - Kaza hakkında beni en çok şaşırtan şey avukatların olay yerine ne kadar çabuk varmalarıydı.
What's the big occasion today?
 - Bugünkü büyük olay nedir?
Needless to say, theft was a rare occurrence.
 - Söylemeye gerek yok, hırsızlık nadir bir olaydı.
That occurrence is inevitable.
 - O olay kaçınılmazdır.
Acid rain is not a natural phenomenon.
 - Asit yağmuru bir doğa olayı değildir.
A rainbow is a natural phenomenon.
 - Bir gök kuşağı doğal bir olaydır.
A crowd gathered at the scene.
 - Bir kalabalık olay yerinde toplandı.
She described the scene in detail.
 - Olay yerini detaylı olarak tanımladı.
The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP.
 - Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.
He denied having been involved in the affair.
 - O, olaya karıştığını inkar etti.