Tom couldn't shake the feeling that something horrible was about to happen.
- Tom kötü bir şey olmak üzere olduğu hissini atlatamadı.
Something wrong was about to happen.
- Ters bir şey olmak üzereydi.
I'd like to become a famous soccer player.
- Ünlü bir futbolcu olmak istiyorum.
Would you like to become a trusted user?
- Güvenilir bir kullanıcı olmak istiyor musunuz?
Tom is fitted to become a businessman.
- Tom bir iş adamı olmak için uygundur.
The king had only one child, and that was a daughter, so he foresaw that she must be provided with a husband who would be fit to be king after him.
- Kralın sadece bir çocuğu vardı ve o bir kızdı, bu yüzden ona ondan sonra kral olmak için uygun olacak bir koca temin edilmesi gerektiğini öngördü.
He won't go on to graduate school.
- Okuldan mezun olmak için devam etmeyecek.
I want to get a haircut before I go on the trip.
- Yolculuğa çıkmadan önce saç tıraşı olmak istiyorum.
Tom has what it takes to be a good teacher.
- Tom, iyi bir öğretmen olmak için gereken niteliklere sahip.
Tom has what it takes to be successful.
- Tom başarılı olmak için gereken niteliklere sahip.
It turned out there was nobody who would be the first to talk about it. What do we do now?
- Onun hakkında konuşmak için birinci olmak isteyen kimse olmadığı ortaya çıktı.Şimdi ne yaparız?
Tom checked to make sure the gas was turned off.
- Tom gazın kapalı olduğundan emin olmak için kontrol etti.
I'd be happy to help you if you're having trouble.
- Bir sorununuz varsa, size yardımcı olmaktan mutluluk duyarım.
Tom was happy to be home after being away for so long.
- Tom uzun süre uzaklarda bulunduktan sonra evde olmaktan mutluydu.
Tom looked around to make sure nothing else was happening.
- Tom başka bir şey olmadığından emin olmak için etrafına baktı.
I want to make sure that I don't catch the flu.
- Gribe yakalanmayacağımdan emin olmak istiyorum.
Tom doesn't like being around children because he's always afraid of catching a cold from one of them.
- Tom onlardan birinden her zaman soğuk algınlığı kapmaktan korktuğu için çocukların etrafında olmaktan hoşlanmaz.
I don't know what's worse: being stupid or pretending to be stupid.
- Hangisinin daha kötü olduğunu bilmiyorum: aptal olmak mı yoksa aptalmış gibi yapmak mı?
Can you at least pretend you want to be here?
- Sen en azından senin burada olmak istediğini taklit edebilir misin?
Why did that have to happen to me?
- Bu bana neden olmak zorundaydı.
Why did that have to happen to us?
- Bu bize neden olmak zorundaydı?
The result was far from being satisfactory.
- Sonuç tatmin edici olmaktan uzaktı.
The teacher was far from satisfied with the result.
- Öğretmen sonuçtan memnun olmaktan uzaktı.
Tom doesn't have to be so formal.
- Tom çok resmi olmak zorunda değil.
Do we have to be so formal?
- Bu kadar resmî olmak zorunda mıyız?
Men do not exist in this world to become rich, but to become happy.
- Bu dünyada erkekler zengin olmak için değil, mutlu olmak için var olurlar.
Eat your vegetables so that you will grow up to be big and strong.
- Büyük ve güçlü olmak için büyüyebilesin diye sebzelerini ye.
I want to be somebody when I grow up.
- Büyüdüğümde ben önemli biri olmak istiyorum.
Tom had trouble getting online.
- Tom çevrim içi olmakta zorlanıyordu.
Her only purpose in life was to get rich.
- Onun hayattaki tek amacı zengin olmaktı.
If you are going abroad, it's necessary to have a passport.
- Eğer yurt dışına gidiyorsanız, bir pasaporta sahip olmak gereklidir.
Would you like to have dinner with me tonight?
- Bu akşam yemekte benimle olmak ister misin?
She promised her father to be in time for lunch.
- O, öğle yemeğinde zamanında olmak için babasına söz verdi.
I want to be in your plan.
- Planında olmak istiyorum.
Everybody expected the musical to be a great hit, but it was far from being a success.
- Herkes müzikalin büyük bir hit olmasını bekliyordu fakat o başarılı olmaktan çok uzaktı.
I had to make sure Tom was still planning to come.
- Tom'un hâlâ gelmeyi planladığından emin olmak zorundaydım.
You've come back to be with Tom, haven't you?
- Tom'la birlikte olmak için geri geldin, değil mi?
To stand in your own feet means to be independent.
- Kendi ayakların üzerinde durmak bağımsız olmak anlamına gelir.
We have to be there on time, so don't stand me up tomorrow!
- Biz zamanında orada olmak zorundayız, bu yüzden yarın beni bekletme.
Determine the range of values of the constant k to which the quadratic inequality x² + kx - 3k > 0 holds for any real value of x.
- x bir reel sayı olmak üzere, x² + kx - 3k > 0 eşitsizliğinde k sabitinin alabileceği değer aralığını bulunuz.
Tom always thought he'd like to become a forest ranger.
- Tom her zaman bir orman bekçisi olmak istemeyi düşündü.