Alışılageldiği üzere gecikmişti.
 - He was late as usual.
Üzgünüm, muhtemelen yaklaşık 20 dakika gecikmiş olacağım.
 - Sorry, I'm probably going to be about 20 minutes late.
Bu iş yerinde, geç kalanlar için sert ve hızlı kurallar var.
 - The company has hard and fast rules against lateness.
Geç kalanlar için bir ceza düşünülüyor mu?
 - Is a punishment for latecomers being considered?
Acele et, yoksa son treni kaçıracaksın.
 - Hurry up, or you will be late for the last train.
Üç saat sonra eve geri döndü.
 - He returned home three hours later.
Geç olması hiç olmamasından daha iyidir.
 - Better late than never.
Derhal başlayalım; zaten geç oldu.
 - Let's start at once; it's already late.
Tom daha sonra ölü ilan edildi.
 - Tom was later pronounced dead.
Herkes er ya da geç ölür.
 - Everyone dies sooner or later.
Ağustos ayı sonlarında İtilâf Devletleri, Paris'i ele geçirdi.
 - In late August, the Allied forces captured Paris.
Tom otuzlu yaşların sonlarında.
 - Tom is in his late thirties.
Senin sesin bana rahmetli büyük annemi hatırlatıyor.
 - Your voice reminds me of my late grandmother.
Rahmetli arkadaşımın kızı Babamın ruhu için dua edeceğim. dedi.
 - My late friend's daughter said, I will pray for my father's soul.