Bir çocukluk hastalığı onu kör bıraktı.
- A childhood illness left her blind.
O, bir çocukluk arkadaşıdır.
- He is a childhood friend.
Caddede oynamak çocuklar için tehlikelidir.
- It is dangerous for children to play in the street.
Ana ve çocuk özel ihtimam ve yardım görmek hakkını haizdir. Bütün çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar, aynı sosyal korunmadan faydalanırlar.
- Motherhood and childhood are entitled to special care and assistance. All children, whether born in or out of wedlock, shall enjoy the same social protection.
Çocuklar yerde uyumak zorunda kalacaklar gibi.
- It seems that the children will have to sleep on the floor.
O, çocuklarını kendi etrafına topladı.
- He gathered his children around him.
Çocukluk çağında, zaman yavaş olarak geçer.
- In childhood, time passes slowly.
O, çocuklarını kendi etrafına topladı.
- He gathered his children around him.
Ebeveynler çocuklarına yalan söylemenin yanlış bir şey olduğunu öğretirler.
- Parents teach their children that it's wrong to lie.