Tom's computer crashed and he lost a number of important documents.
 - Tom'un bilgisayarı çöktü ve o bir miktar önemli belgeleri kaybetti.
A number of books were stolen.
 - Bir miktar kitap çalındı.
Japan imports a large quantity of oil.
 - Japonya büyük miktarda petrol ithal eder.
It is quality, not quantity that counts.
 - Önemli olan miktar değil kalitedir.
I will marshal a fair amount of scientific data to support my argument.
 - Benim tartışmayı destekleyecek adil bir miktar bilimsel veriyi sıralayacağım
Regardless of the amount, Brian wants the correct, entire amount by next week.
 - Miktarı göz önünde bulundurmaksızın,Brian gelecek haftaya kadar doğru,tam miktar istiyor.
Between meals, he usually manages to stow away a generous supply of candy, ice cream, popcorn and fruit.
 - Yemekler arasında genellikle bol miktarda şekerleme, dondurma, patlamış mısır ve meyve yiyebiliyor.
We have a plentiful supply of water.
 - Bol miktarda suyumuz var.
The project requires a great deal of money.
 - Proje büyük miktarda para gerektiriyor.
I can get you a deal.
 - Sana bir miktar alabilirim.
A human body consists of a countless number of cells.
 - Bir insan vücudu sayısız miktarda hücreden oluşur.
I accept what you say to some extent.
 - Söylediğini bir miktar kabul ediyorum.
Daffodils contain a toxic alkaloid that may even be lethal when ingested in high quantities.
 - Fulyalar, yüksek miktarlarda yutulduğu zaman öldürücü bile olabilen zehirli bir alkali madde içerir.
Today’s spacecraft use rockets and rockets use large quantities of propellant.
 - Bugünün uzay araçları roketler kullanıyor ve roketler büyük miktarda itici yakıt kullanıyor.
Bananas are slightly radioactive due to their potassium content.
 - Muzlar potasyum içeriğinden dolayı az miktarda radyoaktiftirler.
Australia exports a lot of wool.
 - Avustralya çok miktarda yün ihraç etmektedir.
Tom taught Mary a lot of useful French.
 - Tom Mary'ye çok miktarda faydalı Fransızca öğretti.
Harvard scientists have measured the amount of male hormone in the saliva of 58 single and married men with or without children.
 - Harvard'ın bilim adamları, çocuk sahibi olan veya olmayan 58 bekâr ve evli erkek tükürüğündeki erkek hormon miktarını ölçtü.
You get paid in proportion to the amount of the work you do.
 - Yaptığınız işin miktarı ile orantılı olarak para alırsınız.
She deposited a large sum of money in the bank.
 - O bankaya büyük miktarda bir para yatırdı.
Five thousand dollars is a large sum of money.
 - Beş bin dolar büyük miktarda paradır.
The river carries a huge volume of water.
 - Nehir çok büyük miktarda su taşır.