Bir iş aramak için New York'a geldi.
- He came to New York in order to look for a job.
Tom bir iş aramak zorundadır.
- Tom has to look for a job.
Kitabı bulmaya çalışmak için birçok dükkana gittim.
- I went to many shops to look for the book.
Niçin Tom'u aramıyorsun?
- Why don't you look for Tom?
Tom yiyecek bir şey aramak için dışarı çıktı.
- Tom went out to look for something to eat.
Onu sabırsızlıkla bekleyeceğim.
- I'll look forward to it.
Okyanus araştırmasının geleceğini onun geçmişiyle tahmin edeceksek birçok heyecan verici keşifleri elbette dört gözle bekleriz.
- If we are to judge the future of ocean study by its past, we can surely look forward to many exciting discoveries.
He spent his life looking for the truth.
I enjoyed his writing very much, and I look forward to meeting him in person.