limanları

listen to the pronunciation of limanları
Турецкий язык - Английский Язык
harbors
third-person singular of harbor
liman
port

That ship goes abroad from this port. - Şu gemi bu limandan yurt dışına gider.

Hundreds of ships left American ports. - Yüzlerce gemi Amerikan limanlarından ayrıldı.

liman
harbor

Sydney has a beautiful natural harbor. - Sydney'in güzel bir doğal limanı vardır.

The harbor can be blocked. - Liman bloke edilebilir.

liman
harbour

The police found Tom's body floating in the harbour. - Polis, Tom'un vücudunu limanda yüzerken buldu.

The lost fishing boat made a safe return to harbour. - Kayıp balıkçı teknesi limana güvenli bir dönüş yapmıştı.

liman
{i} haven
liman
{i} seaport

Odessa and Sebastopol are seaports on the Black Sea. - Odessa ve Sivastopol Karadeniz'de limandır.

liman
dockage
liman
dock

The girl was gazing at the dock. - Kız limana bakıyordu.

sevkiyat limanları
(Askeri) destinations
liman
anchorage
Liman
dockside
liman
ports

Many ports are in the east. - Pek çok limanlar doğudadır.

Hundreds of ships left American ports. - Yüzlerce gemi Amerikan limanlarından ayrıldı.

liman
harbour [Brit.]
liman
harbour, harbor, port
liman
roadstead
Английский Язык - Английский Язык

Определение limanları в Английский Язык Английский Язык словарь

liman
a long narrow lagoon near the mouth of a river
liman
The deposit of slime at the mouth of a river; slime
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение limanları в Турецкий язык Турецкий язык словарь

Liman
mina
Liman
mersa
liman
Gemilerin barınarak yük alıp boşaltmalarına, yolcu indirip bindirmelerine uygun kuruluşları olan doğal veya yapay sığınak
liman
Sessiz, sakin bir ortam
liman
Gemilerin barınarak yük alıp boşaltmalarına, yolcu indirip bindirmelerine yarayan doğal veya yapay sığınak: "On beş gün sonra, geldiği gibi büyük törenle limanımızdan ayrıldı."- H. Taner