Cüzdanımda daha fazla para yok.
- I have no more money in my wallet.
O harcadığından daha fazla para kazanıyor.
- She earns more than she spends.
Ben senden daha güzelim.
- I am more beautiful than you.
O harcadığından daha fazla para kazanıyor.
- She earns more than she spends.
Onların başka şarapları yok.
- They have no more wine.
İnekler bu ülkede başka bir hayvandan daha faydalıdır.
- Cows are more useful than any other animal in this country.
Umarım bu harcama raporu tüm ilişkili iş masraflarını içerir,çünkü bundan bir sent daha fazlasını ödemeyeceğim.
- I hope this expense report contains all the relevant business expenses because I'm not paying a cent more after this.
Tüm diller eşittir, ama İngilizce diğerlerinden daha eşittir.
- All languages are equal, but English is more equal than the others.
Doktor kırık parmağından ziyade Tom'un ayak bileği hakkında daha endişeli olduğunu söyledi.
- The doctor said he was more concerned about Tom's ankle than his broken finger.
Yarasa, bir kuş olmaktan ziyâde, bir sıçandır.
- A bat is no more a bird than a rat is.
Kahveyi çaydan daha çok seviyorum.
- I like coffee much more than tea.
Alçak gönüllülük çoğunlukla kibirden daha çok yükseltir.
- Humility often gains more than pride.
Size söyleyebileceğim daha fazla bir şey yok.
- There's nothing more I can tell you.
Daha fazla bir şey var mı?
- Is there something more?