konuya

listen to the pronunciation of konuya
Турецкий язык - Английский Язык
to matter
thematization
matter to
adrem
konu
subject

Mathematics is a good subject. - Matematik iyi bir konudur.

Marriage isn't a subject that interests young people. - Evlilik genç insanları ilgilendiren bir konu değildir.

konu
topic

That topic is worth discussing. - Bu konu tartışılmaya değer.

Our topic of the week is: _____. - Haftanın konusu: _____.

konu
matter

To tell the truth, this matter does not concern it at all. - Gerçeği söylemek gerekirse, bu konu onu hiç ilgilendirmez.

I can't agree with them on this matter. - Bu konuda onlarla aynı fikirde olamam.

konu
(Hukuk) issue

Communism was the biggest issue in the campaign. - Komünizm kampanyada en büyük konu oldu.

The delegates voted on the issue. - Delegeler konuyla ilgili oy kullandı.

konuya göre
(Bilgisayar) by subject
konuya bağlı kalmak
stick to one's text
konuya dönmek
hark back
konuya dönmek
get back to the subject
konuya dönmek
return to the subject
konuya sadık kalmak
stick to the point
konuya sadık kalmak
keep to the point
konudan konuya geçen
discursive
konudan konuya atlamak
fly off at a tangent
konudan konuya atlamak
go off at a tangent
konu
point

I couldn't get the point of his speech. - Konuşmasının konusunu anlayamadım.

I can't go along with you on that point. - Ben bu konuda seninle aynı fikirde olamam.

konu
subject , topic
konu
affair

I have nothing to do with the affair. - Bu konu ile bir ilgim yok.

Do you want to talk about the affair? - İş hakkında konuşmak ister misin?

konu
theme

I've kept a blog before. I didn't really have a set theme; I just blogged about whatever happened that day. - Ben daha önce bir blog tuttum. Gerçekten belirli bir konum yoktu; Sadece o gün olan herhangi bir şeyi blogladım.

What's the theme of the novel? - Romanın konusu nedir?

konu
heading
konu
subject, topic, matter
konu
scope

This subject is not within the scope of our study. - Bu konu bizim çalışma kapsamında değildir.

konu
{i} head

Can I speak to the head nurse? - Baş hemşire ile konuşabilir miyim?

They all have arms, legs, and heads, they walk and talk, but now there's SOMETHING that wants to make them different. - Onların hepsinin, kolları, bacakları, ve kafaları var,onlar yürürler ve konuşurlar, ama şimdi onlara farklı yapmak isteyen bir şey var.

konu
(Politika, Siyaset) area

They want to talk to you about areas of mutual interest. - Onlar karşılıklı ilgi alanları konusunda sizinle konuşmak istiyorlar.

Research in this area is somewhat equivocal. - Bu konuda yapılan araştırma oldukça şüpheli.

konu
score
konu
object

I have no objection to paying a special fee if it is necessary. - Gerekirse özel bir ücret ödeme konusunda herhangi bir itirazım yok.

His book became an object of criticism. - Onun kitabı eleştiri konusu haline geldi.

konu
(Bilgisayar) re
konu
subject matter

Rote learning might help you to pass exams, but it's no guarantee that you'll really understand the subject matter. - Ezbere öğrenme sınavları geçmenizde fayda sağlayabilir ama konuyu gerçekten anlayacağınızın teminatı değildir.

konu
shebang
konu
business

They were talking business. - Onlar iş konuşuyorlardı.

Shall we shoot the breeze for a while before talking business? - İşten konuşmadan önce biraz gevezelik edelim mi?

konu
res

Research in this area is somewhat equivocal. - Bu konuda yapılan araştırma oldukça şüpheli.

To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses. - Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu.

konu
text

There's not so much text in this book. - Bu kitapta o kadar çok konu yok.

Taro ordered some English conversation textbooks from London. - Taro, Londra'dan bazı İngilizce konuşma ders kitapları ısmarladı.

konu
question

Traveling abroad is out of the question. - Yurt dışında seyahat söz konusu değil.

A trip to America is out of the question. - Amerika'ya bir yolculuk söz konusu değil.

Konu
the subject
konu
{i} argument

We had an argument about it last night. - Dün gece bu konuda tartıştık.

The argument presented in Doyle's study was first published as a white paper on drug-related crimes. - Uyuşturucu ile ilgili suçlar konusunda Doyle'nin çalışmasında sunulan argüman bir beyaz kağıt olarak ilk kez yayımlandı.

konu
hot topic
konuya hakim
to have a command in/at
asıl konuya geçmek
to get down to brass tacks
bu konuya
hereunto
bu konuya
hereto
döndürüp dolaştırıp aynı konuya getirmek
bring round
dönüp dolaşıp aynı konuya getirmek
work round to
dönüp dolaşıp aynı konuya getirmek
(söz) work around to
hakim olmak (konuya vb)
have a grasp of
hakim olmak (konuya vb)
have full knowledge of
konu
thing

Professor Brown explains things very well. - Profesör Brown konuları çok iyi açıklıyor.

We talked about various things. - Çeşitli şeyler hakkında konuştuk.

konu
subject, topic; matter; theme
nazik konuya dokunmak
skate on thin ice
önceki konuya dönmek
hark back to
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение konuya в Турецкий язык Турецкий язык словарь

Konu
sermaye
Konu
süje
Konu
mevzu

Konuşmasının muhtevası, mevzu ile alakalı değildir. - Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.

Konu
sayfa
konu
Konuşmada, yazıda, eserde ele alınan düşünce, olay veya durum, mevzu: "Öğretmenimizin verdiği konuları manzum yazardım."- Y. Z. Ortaç. Üzerinde konuşulan şey, bahis: "Daha fazla tafsilata girmeyi bugün zararlı gördüğüm için bu konuda susacağım."- B. Felek
konu
Konuşmada, yazıda, eserde ele alınan düşünce, olay veya durum, mevzu
konu
Üzerinde konuşulan şey, bahis
konu
(Osmanlı Dönemi) bahis