It isn't totally exact.
- O tamamen kesin değildir.
I don't know exactly yet.
- Henüz kesin olarak bilmiyorum.
Precisely speaking, I need six hours to at least think straight. Additionally, I need seven hours to be happy.
- Kesin olarak konuşursam, sağlıklı düşünmek için en az altı saate ihtiyacım var. Ayrıca mutlu olmak için yedi saate ihtiyacım var.
Above all, logic requires precise definitions.
- Her şeyden önce, mantık kesin tanımlar gerektirir.
It is not certain when he came here.
- Buraya ne zaman geldiği kesin değil.
He is certainly not without courage.
- O, kesinlikle cesaretsiz değildir.
He needs to make an accurate report of the case.
- Onun davanın kesin bir raporunu hazırlaması gerekiyor.
He made an accurate report of the incident.
- Olayla ilgili kesin bir rapor hazırladı.
The decision is not yet final.
- Karar henüz kesinleşmiş değil.
The plan is not yet finalized.
- Plan henüz kesinleşmiş değil.
The rumor proved to be an absolute lie.
- Söylentinin kesin bir yalan olduğunu kanıtlandı.
I looked down and had absolutely nothing to say.
- Aşağı baktım ve kesinlikle söyleyecek hiçbir şeyim yoktu.
The definitive answer is no.
- Kesin cevap hayırdır.
I'm firmly opposed to corporal punishment.
- Ben işkenceye kesin olarak karşıyım.
I'm firmly opposed to this.
- Ben buna kesin bir biçimde karşıyım.
He said he would give us his decision for sure by Friday.
- O, Cumaya kadar kesin olarak bize kararını bildireceğini söyledi.
Among the five of us, he's surely the one who can speak the most languages.
- Beşimizin arasında, en fazla dil konuşabilen kişi kesinlikle odur.
Give me a definite answer.
- Bana kesin bir cevap ver.
Tom should definitely ask for Mary's opinion.
- Tom kesinlikle Mary'nin fikrini sormalıdır.
Her son is sure to succeed.
- Oğlu kesinlikle başarılı olacak.
The day is sure to come when your dream will come true.
- Hayalinin gerçekleşeceği gün kesin gelecek.
Precision in measurement is important.
- Ölçümde kesinlik önemlidir.
Precision is important in math.
- Kesinlik matematikte önemlidir.
The weather will be good tonight for sure.
- Hava bu gece kesinlikle iyi olacak.
Tom will visit Boston this summer for sure.
- Tom bu yaz kesinlikle Boston'u ziyaret edecek.
He is bound to pass the test.
- O kesinlikle sınavı geçecek.
He's bound to notice your mistake.
- Onun hatanı farketmesi kesin.
Smoking is strictly forbidden.
- Sigara içmek kesinlikle yasaktır.
Smoking is strictly forbidden here.
- Burada sigara içmek kesinlikle yasaktır.
Are you absolutely certain we're safe?
- Güvende olduğumuzdan kesinlikle emin misin?
There is definetly a safe route!
- Kesinlikle güvenli bir rota var!
The evidence is fairly conclusive.
- Kanıtlar oldukça kesin.
When your friends begin to flatter you on how young you look, it's a sure sign you're getting old.
- Arkadaşların sana ne kadar genç göründüğünle ilgili iltifat etmeye başlarsa, bu yaşlandığına dair kesin bir işarettir.
His secretary flatly denied leaking any confidential information.
- Onun sekreteri, gizli bilgiyi sızdırmayı kesinlikle reddetti.
Tom certainly doesn't have a very good sense of direction.
- Tom'un kesinlikle çok iyi bir yön duyusu yok.
It's as sure as death.
- Bu, ölüm kadar kesindir.
I categorically refused.
- Kesin bir şekilde reddettim.
I am categorically opposed to the company declaring bankruptcy.
- Ben şirketin iflas ilan etmesine kesin bir biçimde karşıyım.
He decided to give up smoking once and for all.
- Sigara içmekten kesin olarak vazgeçti.
Tom certainly wouldn't be pleased if Mary decided to go back to work.
- Mary işe geri dönmeye karar verse, Tom kesinlikle memnun olmaz.
If you go to Beijing, definitely have a look at Tiananmen Square.
- Beijing'e gideceksen, kesinlikle Tiananmen Meydanı'na bir bak.
The most important figure of mathematics of the nineteenth century is, undoubtedly, Gauss.
- On dokuzuncu yüzyılın matematiğinin en önemli figürü kesinlikle, Gauss.
Tom certainly deserves a round of applause.
- Tom kesinlikle bir tur alkış hak ediyor.
I'm absolutely positive that I can do that.
- Bunu yapabileceğimden kesinlikle eminim.
You look positively haggard.
- Sen kesinlikle bitkin görünüyorsun.