He went abroad to raise fund for the project.
 - Projeye kaynak toplamak için yurt dışına gitti.
When we hear of a divorce we assume that it was caused by the inability of those two people to agree upon fundamentals.
 - Bir boşanma duyduğumuzda biz bunun o iki kişinin temel ilkeler üzerinde anlaşmaya varma yetersizliğinden kaynaklandığını varsayıyoruz.
We have limited resources.
 - Sınırlı kaynaklarımız var.
Water law is the field of law dealing with the ownership, control, and use of water as a resource.
 - Su yasası bir kaynak olarak suya sahip olma, kontrolü ve kullanımı ile ilgili hukuk alanıdır.
Tatoeba is open source.
 - Tatoeba açık kaynaklıdır.
Open source is the engine that drives technological innovation.
 - Açık kaynak; teknolojik yeniliği kullanan motordur.
This door has been welded shut.
 - Bu kapı kaynakla kapatıldı.
Tom said that he thought Mary knew how to weld.
 - Tom Mary'nin nasıl kaynak yapacağını bildiğini sandığını söyledi.
The water from the spring is very pure.
 - Kaynaktan gelen suyu çok saf.
The water from the spring is very pure.
 - Kaynak suyu çok temiz.
From my own experience, illness often comes from sleeplessness.
 - Benim kendi deneyimlerinden, hastalık çoğunlukla uykusuzluktan kaynaklanıyor.
Such trouble stems from carelessness.
 - Böyle sorunlar dikkatsizlikten kaynaklanır.
The region is relatively rich in mineral resources.
 - Bölge maden kaynakları açısından oldukça zengindir.
The province is rich in mineral resources.
 - İl, maden kaynaklarınca zengindir.
No supply is unlimited.
 - Hiçbir kaynak sınırsız değildir.
Sami's birth resulted from an extramarital affair.
 - Sami'nin doğumu evlilik dışı bir ilişkiden kaynaklandı.
This river rises in the mountains in Nagano.
 - Bu nehir Nagano dağlarından kaynaklanır.
The supplies are beginning to give out.
 - Kaynaklar tükenmeye başlıyor.
The fire originated from carelessness.
 - Yangın dikkatsizlikten kaynaklanıyordu.
This tradition originates from China.
 - Bu gelenek Çin'den kaynaklanır.