kasıtlı

listen to the pronunciation of kasıtlı
Турецкий язык - Английский Язык
intentional

I'm sure that wasn't intentional. - Onun kasıtlı olmadığına eminim.

Yes, I did this intentionally. - Evet, bunu kasıtlı yaptım.

purposeful
intended
deliberate, intentional
deliberately, intentionally, on purpose
designed
voluntary
studied
aforethought
prepense
wilful
designedly
meaning
deliberate, intentional, purposeful
deliberate

He deliberately kept on provoking a confrontation. - O, kasıtlı olarak bir çatışmayı provoke etmeye devam etti.

Police think the fire was deliberately lit. - Polise göre yangın kasıtlı olarak çıkarıldı.

felonious
willful
purposely

Did you do that purposely? - Onu kasıtlı olarak mı yaptın?

You purposely gave the wrong answer, didn't you? - Kasıtlı olarak yanlış cevap verdin, değil mi?

conscious
studious
malicious
intention

His mistake was intentional. - Onun hatası kasıtlıydı.

Tom made this mistake intentionally. - Tom bu hatayı kasıtlı olarak yaptı.

kasıt
{i} intention

He broke the window intentionally. - O pencereyi kasıtlı olarak kırdı.

I'm sure that wasn't intentional. - Onun kasıtlı olmadığına eminim.

kasıtlı olarak
deliberately

Police think the fire was deliberately lit. - Polise göre yangın kasıtlı olarak çıkarıldı.

He deliberately ignored me when I passed him in the street. - Ben sokakta onu geçtiğimde o kasıtlı olarak beni görmezden geldi.

kasıtlı olarak
intentionally

You're intentionally throwing the game. - Sen kasıtlı olarak yeniliyorsun.

Did you do that intentionally? - Sen onu kasıtlı olarak mı yaptın?

kasıtlı cinayet
premeditated murder
kasıtlı kandırma
wilful deceit
kasıtlı kandırma
willful deceit
kasıtlı küçük düşürücü iftira
character assassination
kasıtlı olarak
of malice prepense
kasıtlı olarak
wilfully
kasıtlı olarak
on purpose
kasıtlı olarak
with malice prepense
kasıtlı olarak
purposely

You purposely gave the wrong answer, didn't you? - Kasıtlı olarak yanlış cevap verdin, değil mi?

Tom purposely wore his shirt inside out just to irritate Mary. - Tom sadece Mary'yi kızdırmak için gömleğini kasıtlı olarak ters giydi.

kasıtlı suç
(Kanun) intentional crime
kasıtlı yangın çıkarma
arson
kasıtlı yapma
willfulness
kasıtlı yapılan zarar
barratry
kasıt
malice
kasıt
{i} meaning
kasıt
(Pisikoloji, Ruhbilim) mens rea
kasıt
evil purpose
kasıt
purpose

Susan broke the dish on purpose to show her anger. - Susan, öfkesini göstermek için kasıtlı olarak tabak kırdı.

The clown fell down on purpose. - Palyaço kasıtlı olarak düştü.

kasıt
thought
kasıt
intent

I'm sure that wasn't intentional. - Onun kasıtlı olmadığına eminim.

Yes, I did this intentionally. - Evet, bunu kasıtlı yaptım.

kasıt
intention, purpose; evil purpose
kasıt
premeditation
kasıt
deliberateness
kasıt
malice aforethought
kasıt
law criminal intention, intent to harm or do wrong
kasıt
malice prepense
kasıt
purpose, design, intention
Турецкий язык - Турецкий язык
İsteyerek, bilerek yapılan, maksatlı
kasıt
Öldürme, yaralama veya zarar vermek isteme, kötü niyet
kasıt
Amaç, istek, maksat
kasıt
Amaç, istek, maksat. Öldürme, yaralama veya zarar vermek isteme, kötü niyet
kâsıt
(Osmanlı Dönemi) kast eden, isteyen