Everybody was stunned.
- Herkesin ağzı açık kalmıştı.
How long will you remain in London?
- Londra'da ne kadar kalacaksın?
Words fly away, the written remains.
- Söz uçar, yazı kalır.
I want to stay here longer.
- Burada daha uzun kalmak istiyorum.
I can't stay here forever.
- Sonsuza dek burada kalamam.
A man named George was staying at a hotel.
- George adında bir adam bir otelde kalıyordu.
My uncle is staying in Hong Kong at present.
- Amcam şu anda Hong Kong'da kalmaktadır.
The reason both brothers gave for remaining bachelors was that they couldn't support both airplanes and a wife.
- Her iki erkek kardeşin bekar kalmak için ileri sürdüğü neden onların hem uçaklara hem de bir eşe bakamayacaklarıydı.
The door remaining locked up from inside, he could not enter the house.
- Kapı içeriden kilitli kaldığı için, o, eve giremedi.
She is backward in expressing her opinion.
- O, fikrini ifade etmede geri kalmış.
The backwardness of that country is well known.
- O ülkenin geri kalmışlığı iyi bilinir.
The clock is ten minutes slow.
- Saat on dakika geri kalmış.
My watch is five minutes slow.
- Saatim beş dakika geri kalmış.
Tom's car's overdue for a service.
- Tom'un arabası bir hizmet için geç kalmış.
Wishing you a belated Happy Birthday.
- Sana geç kalmış mutlu bir doğum günü diliyorum.
Words fly away, the written remains.
- Söz uçar, yazı kalır.
He remains loyal to his principles.
- O, prensiplerine sadık kalıyor.
I hate unfinished business.
- Yarım kalmış işten nefret ederim.
Tom doesn't like to leave anything unfinished.
- Tom bir şeyi yarım kalmış bırakmayı sevmiyor.
Tom and Mary rescued an orphaned kitten.
- Tom ve Mary yetim kalmış yavru bir kediyi kurtardı.
Tom is still baffled.
- Tom hâlâ şaşırıp kalmıştı.