Everybody was stunned.
- Herkesin ağzı açık kalmıştı.
Words fly, texts remain.
- Söz uçar, yazı kalır.
In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.
- Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur.
I can't stay here forever.
- Sonsuza dek burada kalamam.
He stayed in New York for three weeks.
- O, üç hafta New York'ta kaldı.
A man named George was staying at a hotel.
- George adında bir adam bir otelde kalıyordu.
My uncle is staying in Hong Kong at present.
- Amcam şu anda Hong Kong'da kalmaktadır.
Let's quickly finish the remaining work and go out for some drinks.
- Kalan işi çabucak bitirelim ve dışarı biraz içmeye gidelim.
There were few students remaining in the classroom.
- Sınıfta kalan çok az sayıda öğrenci vardı.
The backwardness of that country is well known.
- O ülkenin geri kalmışlığı iyi bilinir.
She is backward in expressing her opinion.
- O, fikrini ifade etmede geri kalmış.
The clock is ten minutes slow.
- Saat on dakika geri kalmış.
My watch is five minutes slow.
- Saatim beş dakika geri kalmış.
Tom's car's overdue for a service.
- Tom'un arabası bir hizmet için geç kalmış.
Wishing you a belated Happy Birthday.
- Sana geç kalmış mutlu bir doğum günü diliyorum.
Words fly away, the written remains.
- Söz uçar, yazı kalır.
He remains calm in the face of danger.
- O, tehlike karşısında sakin kalır.
I hate unfinished business.
- Yarım kalmış işten nefret ederim.
Tom doesn't like to leave anything unfinished.
- Tom bir şeyi yarım kalmış bırakmayı sevmiyor.
Tom and Mary rescued an orphaned kitten.
- Tom ve Mary yetim kalmış yavru bir kediyi kurtardı.
Tom is still baffled.
- Tom hâlâ şaşırıp kalmıştı.