Iran balks at release of American woman.
- İran, Amerikalı kadının serbest bırakılmasını engelliyor.
Excuse me, who is this woman?
- Afedersiniz, bu kadın kim?
He wanted female companionship.
- O kadın arkadaşlık istedi.
Do you prefer a male or female doctor?
- Erkek mi yoksa kadın bir doktoru mu tercih edersiniz?
Many young women in their 20s plan to go abroad during their summer holidays.
- Yirmili yaşlarda birçok geç kadın yaz tatilleri esnasında yurt dışına gitmeyi planlıyorlar.
Japanese women carry their babies on their backs.
- Japon kadınları bebeklerini sırtlarında taşırlar.
She is a selfish woman.
- O bencil bir kadındır.
She walked with her head down like an old woman.
- O, yaşlı bir kadın gibi başını eğip yürüdü.
I was looking at a pretty hen.
- Ben güzel bir kadına bakıyordum.
Peter was fed up with childish girls and wanted to meet a really mature woman.
- Peter, çocuksu kızlardan bıktı ve gerçekten olgun bir kadınla tanışmak istedi.
The little girl grew into a beautiful woman.
- Küçük kız güzel bir kadın oldu.
Tom continued his relationship with that married woman.
- Tom bu evli kadınla birlikte olmayı sürdürdü.
I'm a married woman now.
- Ben şimdi evli bir kadınım.
Tom falls in love with every woman he meets.
- Tom tanıştığı her kadına âşık olur.
Every Jack must have his Jill.
- Her erkeğin bir kadını olmalıdır.
He left his wife and shacked up with a woman half her age.
- O, karısını terk etti ve yarı yaşında bir kadınla aşk hayatı yaşıyor.
That woman must be his wife.
- Şu kadın onun karısı olmalı.
She shot a warm smile at the old lady.
- O, yaşlı kadına sıcak bir gülümseme fırlattı.
That poor lady is disabled.
- Şu zavallı kadın engelli.
At mosques, scarves, skirts and cardigans are offered for women to wear.
- Camilerde kadınlar için örtü, etek ve hırka bulunur.
Mary is a femme fatale.
- Mary bir baştan çıkaran kadın.
The lady's wish is my command.
- Kadının isteği benim emrimdir.