We've got to break out tonight or I'll go crazy!
- Biz bu gece kaçmak zorundayız, yoksa çıldıracağım.
Tom helped me break out of jail.
- Tom hapisten kaçmama yardım etti.
Brown himself did not want to escape.
- Brown kendisi kaçmak istemedi.
Tom ran as fast as he could to escape from the angry bear.
- Tom kızgın ayıdan kaçmak için elinden geldiği kadar hızlı koştu.
Seize this brigand! Prevent him from escaping!
- Bu haydutu yakalayın! Kaçmasına müsaade etmeyin!
Air atoms and molecules are constantly escaping to space from the exosphere.
- Hava atomları ve molekülleri sürekli egzosferden uzaya kaçmaktadır.
Brown and his friends were forced to flee.
- Brown ve arkadaşları kaçmak zorunda bırakıldılar.
He had no choice but to run away.
- Onun kaçmaktan başka seçeneği yoktu.
I wanted to run away with Tom.
- Tom'la kaçmak istedim.
Tom ran as fast as he could to escape from the angry bear.
- Tom kızgın ayıdan kaçmak için elinden geldiği kadar hızlı koştu.
Brian regrets starting a relationship with her and wants to escape from her.
- Brian onunla bir ilişki başlattığına pişman ve ondan kaçmak istiyor.
You had better ask him in advance how much it will cost.
- Kaça mal olacağını ona peşinen sorsan iyi olur.
Tom doesn't care how much it costs. He still plans to buy it.
- Tom onun kaça mal olduğunu umursamıyor. Halen onu almayı planlıyor.
We've got to break out tonight or I'll go crazy!
- Biz bu gece kaçmak zorundayız, yoksa çıldıracağım.
She's beautiful, that's true—but once she opens her mouth, you'll only want to get away!
- O güzel, bu doğru ama o ağzını bir defa açtı mı sen yalnızca kaçmak isteyeceksin.
Laura pretended to get closer, only to turn around and run away at the last minute.
- Laura son dakikada sadece arkasını dönmek ve kaçmak için yaklaşıyor numarası yaptı.
We seem to have escaped from danger.
- Biz tehlikeden kaçtık gibi görünüyor.
He barely escaped being hit and killed by a car.
- Araba tarafından çarpılmamak ve öldürülmemek için kıl payı kaçtı.
How many times does the bus run each day?
- Otobüs her gün kaç kez çalışır?
How many pens do you have?
- Kaç tane dolma kalemin var?
Do you know how old Miss Nakano is?
- Bayan Nakano'nun kaç yaşında olduğunu biliyor musun?
How old is your oldest son?
- En büyük erkek evladın kaç yaşında?
They had to elope somehow.
- Onlar bir şekilde kaçmak zorunda kaldı.
I wanted to run away with Tom.
- Tom'la kaçmak istedim.
I wanted to run away with you.
- Sizinle kaçmak istedim.
How many times does the bus run each day?
- Otobüs her gün kaç kez çalışır?
How many kids do you have?
- Kaç tane çocuğun var?
Tom absconded with all the money donated for earthquake relief.
- Tom deprem yardımı için bağışlanan tüm parayla birlikte kaçtı.
He absconded with the money.
- O, para ile birlikte kaçtı.
Tom helped me break out of jail.
- Tom hapisten kaçmama yardım etti.
We've got to break out tonight or I'll go crazy!
- Biz bu gece kaçmak zorundayız, yoksa çıldıracağım.
Layla has probably run off again.
- Leyla muhtemelen yine kaçtı.
It's too late to shut the barn door when the horse has already run off.
- At zaten kaçtığında ahır kapısını kapatmak için çok geç.
Seize this brigand! Prevent him from escaping!
- Bu haydutu yakalayın! Kaçmasına müsaade etmeyin!
Gas seems to be escaping from the pipe.
- Borudan gaz kaçıyor gibi görünüyor.
When they are in danger, they run away.
- Onlar tehlikede olduğunda, kaçarlar.
He had no choice but to run away.
- Onun kaçmaktan başka seçeneği yoktu.
A large animal fled from the zoo.
- Büyük bir hayvan hayvanat bahçesinden kaçtı.
He resigned and fled the country.
- İstifa etti ve ülkeden kaçtı.
What time did you get out of bed yesterday?
- Dün saat kaçta yataktan çıktın?
Run, Tom. Get out of here!
- Kaç Tom. Çık buradan!
The Berlin wall was built to prevent East Germans from fleeing to the West.
- Berlin duvarı Doğudaki Almanların Batıya kaçmasını engellemek için inşa edilmiştir.
There is no reason for her to flee.
- Onun kaçması için bir sebep yok.
We've got to break out tonight or I'll go crazy!
- Biz bu gece kaçmak zorundayız, yoksa çıldıracağım.
She's beautiful, that's true—but once she opens her mouth, you'll only want to get away!
- O güzel, bu doğru ama o ağzını bir defa açtı mı sen yalnızca kaçmak isteyeceksin.
I just had to get away.
- Ben sadece kaçmak zorunda kaldım.
Excess of politeness is annoying.
- Kibarlığın aşırıya kaçması can sıkıcı.
Layla has eloped with Fadil.
- Leyla, Fadıl'la kaçtı.
They had to elope somehow.
- Onlar bir şekilde kaçmak zorunda kaldı.
Tom's first instinct was to run away.
- Tom'un ilk içgüdüsü kaçmaktı.
He had no choice but to run away.
- Onun kaçmaktan başka seçeneği yoktu.