Don't annoy me with those jokes.
 - O şakalarla beni kızdırma.
Tom knows what annoys Mary.
 - Tom Mary'yi neyin kızdırdığını biliyor.
Your arrogance infuriates me.
 - Küstahlığın beni kızdırıyor.
Her arrogance infuriates me.
 - Onun küstahlığı beni kızdırıyor.
Sami's behavior infuriated Layla.
 - Sami'nin davranışı Leyla'yı kızdırdı.
His actions greatly angered Mexican leaders.
 - Onun eylemleri büyük ölçüde Meksikalı liderleri kızdırdı.
Try not to anger him.
 - Onu kızdırmamaya çalış.
He was incensed by their lack of incentives.
 - O, onların teşviklerinin eksikliği tarafından kızdırıldı.
He was incensed by their lack of incentives.
 - O, onların teşviklerinin eksikliği tarafından kızdırıldı.
He was angered by the murder of their comrades.
 - O, arkadaşlarının cinayetiyle kızdırıldı.
His actions greatly angered Mexican leaders.
 - Onun eylemleri büyük ölçüde Meksikalı liderleri kızdırdı.
He was peeved by what you said.
 - Söylediklerin onu kızdırdı.
He was peeved by what you said.
 - Söylediklerin onu kızdırdı.
Don't get a dog riled up. He might bite you.
 - Bir köpeği kızdırma. Seni ısırabilir.
His girlfriend is Japanese.
 - Onun kız arkadaşı Japon.
I sometimes wonder if I am a girl.
 - Bazen bir kız mıyım diye merak ediyorum.
Why is this bird called a robin redbreast?
 - Bu kuşa neden kızılgerdan diyorlar?
The girl released the birds from the cage.
 - Kız kuşları kafesten serbest bıraktı.
He was impatient to see his daughter.
 - Kızını görmek için çok sabırsızdı.
The Joneses love their daughter.
 - Joneslar kızlarını sever.
That girl who has long hair is Judy.
 - Uzun saçlı o kız Judy'dir.
That girl whose hair is long is Judy.
 - Saçı uzun olan kız Judy.
Girls are wearing short skirts these days.
 - Kızlar bugünlerde kısa etek giyiyor.
Mary was the only girl wearing a skirt.
 - Mary etek giyen tek kızdı.
Once upon a time there lived a king and queen who had three very beautiful daughters.
 - Bizr zamanlar, üç çok güzel kızı olan bir kral ve kraliçe yaşardı.
I've got a queen of hearts.
 - Benim bir kupa kızım var.
I resent the way he treated me.
 - Onun bana davranma şekline kızıyorum.
They may feel some resentment.
 - Biraz kızgınlık hissedebilirler.
That girl who's wearing a scarf is a virgin.
 - Bir eşarp takan o kız bakire.
I want to marry a virgin girl.
 - Bakire bir kızla evlenmek istiyorum.
He married a Canadian girl.
 - O, Kanadalı bir kızla evlendi.
Betty is a pretty girl, isn't she?
 - Betty güzel bir kızdır, değil mi?
Tom loves fried chicken.
 - Tom, kızarmış tavuk seviyor.
I like roast chicken.
 - Fırında kızartılmış tavuğu severim.
That female student is American.
 - O kız öğrenci Amerikalıdır.
That teacher tends to be partial to female students.
 - Şu öğretmen kız öğrencilere düşkün olma eğilimindedir.
I'm beginning to miss my girlfriend.
 - Kız arkadaşımı özlemeye başlıyorum.
In November of 1996, Mars Global Surveyor began a 10 month mission to the Red Planet.
 - Mars Global Surveyor Kasım 1996'da kızıl gezegene olan 10 aylık bir göreve başladı.
Mary went back to using her maiden name.
 - Mary tekrar kızlık adını kullanmaya başladı.
The beautiful maiden sat on the top of the rock and combed her golden hair in the sunshine.
 - Güzel genç kız kayanın tepesine oturdu ve güneşte altın rengi saçlarını taradı.
Mary went back to using her maiden name.
 - Mary tekrar kızlık adını kullanmaya başladı.
The beautiful maiden sat on the top of the rock and combed her golden hair in the sunshine.
 - Güzel genç kız kayanın tepesine oturdu ve güneşte altın rengi saçlarını taradı.
I like roast chicken.
 - Fırında kızartılmış tavuğu severim.
I saw a video of a man who can fry chicken without using tongs.
 - Maşa kullanmadan tavuk kızartabilen bir adamın videosunu izledim.
Mary wore bunny slippers.
 - Mary kız terlikleri giydi.
Tom gave his daughter a stuffed bunny.
 - Tom kızına bir doldurulmuş tavşan verdi.
Jill is the only girl in our club.
 - Jill Kulübümüzde tek kız.