Çin, Japonya'dan yaklaşık yirmi beş kat daha büyüktür.
- La Chine est à peu près 25 fois plus grande que le Japon.
Japonya'nın dış yardımları yurttaki ekonomik yavaşlamadan dolayı kısmen azalıyor.
- L'aide internationale du Japon diminue en partie à cause d'un ralentissement de l'économie intérieure.
Japonya'nın dünyanın en zengin ülkesi olduğu söyleniyor.
- On dit que le Japon est le pays le plus riche du monde.
Japonya yabancı ülkelere çokça araba ihraç ediyor.
- Le Japon exporte beaucoup de voitures à l'étranger.
Keşke Japonya'ya gidebilsem.
- Ojalá pudiera ir a Japón.
Bu italyan yazar Japonya'da çok tanınmıyor.
- Ese autor italiano no es muy conocido en Japón.
The new nation is under the economic influence of Japan.
- Ese nuevo país está bajo la influencia económica de Japón.
Mt. Fuji is the highest mountain in Japan.
- El Monte Fuji es la montaña más alta de Japón.
Japan is full of beautiful cities. Kyoto and Nara, for instance.
- Le Japon est rempli de belle villes. Kyoto et Nara par exemple.
I wish I could go to Japan.
- J'aimerais bien pouvoir aller au Japon.
Do you speak Japanese?
- Japonca konuşabiliyor musun?
I don't speak Japanese.
- Japonca konuşamıyorum.
I'm allergic to Panulirus japonicus.
- Benim Panulirus japonicus'a alerjim var.
I am learning Japanese to play mahjong in Japan.
- Japoncayı Japonya'da mahjong oynamak için öğreniyorum.
Do you speak Japanese?
- Japonca konuşabiliyor musun?
The war affected the way the Japanese view nuclear weapons.
- Savaş Japonların nükleer silahlara bakış şeklini değiştirdi.
Yet Japan is still not sufficiently understood by other countries, and the Japanese, likewise, find foreigners difficult to understand.
- Ancak Japonya hâlâ diğer ülkeler tarafından yeterince anlaşılamamıştır, ve Japonlar, aynı şekilde, yabancıları anlamayı zor bulmuştur.