izleyen

listen to the pronunciation of izleyen
Турецкий язык - Английский Язык
following

He went out for a walk, with his dog following behind. - O, arkasında izleyen köpeği ile yürüyüşe çıktı.

I didn't see anybody following us. - Bizi izleyen birini görmedim.

(Bilgisayar) trailing
consequent
onlooking
sequent
after
consequential
the following
tracer
pursuer
sequacious
izleyen boşluklar
trailing blanks
izleyen şey
(İnşaat) tracer
izle
(Bilgisayar) watch

I grew up watching Pokemon. - Pokémon izleyerek büyüdüm.

My father usually watches television after dinner. - Babam genellikle akşam yemeğinden sonra televizyon izler.

birbirini izleyen
consecutive
izle
{f} trace

There were traces of blood inside Dan's car. - Dan'ın arabasının içinde kan izleri vardı.

NASA's Mars rover discovered traces of a river bed. - NASA'nın Mars gezicisi bir nehir yatağının izlerini keşfetti.

izle
{f} follow

Although each person follows a different path, our destinations are the same. - Her insan farklı bir yol izlesede, hedeflerimiz aynıdır.

I will follow the law. - Ben hukuku izleyeceğim.

birbirini izleyen
sequential
birbirini izleyen
sequenced
birbirini izleyen
(Gıda) tandem
birbirini izleyen
alternating
enson modayı izleyen
(Tekstil) trendy
izle
(Bilgisayar) follow-up
izle
(Bilgisayar) follow up
izle
(Bilgisayar) track

I've got better things to do than to keep track of what Tom's doing. - Tom'un yaptıklarını izlemekten daha iyi yapacak işlerim var.

They followed the tracks the car had left. - Arabanın bıraktığı izleri takip ettiler.

izle
(Bilgisayar) monitor
izle
{f} following

I didn't see anybody following us. - Bizi izleyen birini görmedim.

Tom noticed that Mary was following him. - Tom Mary'nin kendisini izlediğini fark etti.

izle
{f} monitoring

Oliver thought that his parents, Tom and Mary, weren't setting rules or monitoring his whereabouts. - Oliver ebeveynleri Tom ve Mary'nin kurallar koymadığını ya da onun nerede olduğunu izlemediklerini düşündü.

izle
{f} watching

Felicja enjoys watching TV. - Felicja, televizyon izlemekten hoşlanır.

I like watching Code Lyoko. - Code Lyoko'yu izlemeyi seviyorum.

izle
{f} tracing
izle
{f} tracking

Layla, an Aborigene, made use of her renowned tracking skills. - Aborijin olan Leyla, meşhur izleme becerilerini kullandı.

birbirini izleyen
serial
birbirini izleyen
alternate
birbirini izleyen günler
(Ticaret) sequential days
birbirini izleyen turlar
(Turizm) back to back tours
bunu izleyen şey
from this follows
dersi dışarıdan izleyen öğrenci
auditor
izle
{f} hound
izle
sleuth
izle
supervene
izle
{f} trail

I don't want to leave any paper trails. - Ben herhangi kağıt izleri bırakmak istemiyorum.

Boys trail girls in language skills. - Oğlanlar dil becerileri konusunda kızları izler.

izle
dogs

The hunting dogs followed the scent of the fox. - Av köpekleri tilkinin kokusunu izledi.

izle
dogged
izle
spoor
izleyenler
the following
modayı izleyen
trendy
son modayı izleyen
up to the minute
ılımlı bir politika izleyen
middle-of-the-road
ılımlı bir yol izleyen
middle-of-the-road
Английский Язык - Английский Язык

Определение izleyen в Английский Язык Английский Язык словарь

izle
A spark, ember
izleyen
Избранное