You are not allowed to violate the rules.
 - Size kuralları ihlal etmek için izin verilmez.
Talking in the library is not allowed.
 - Kütüphanede konuşmaya izin verilmiyor.
Will you kindly let me have a look at it?
 - Lütfen ona bir göz atmama izin verir misin?
You can drink water, but you can also let it walk.
 - Su içebilirsin fakat aynı zamanda da onun yürümesine izin verebilirsin.
He decided that if God didn't exist then everything was permitted.
 - Tanrı olmasaydı, o zaman her şeye izin verileceğine karar verdi.
They were not permitted to cross into Canada.
 - Onların Kanada'ya geçmeleri için izin verilmedi.
I will come, weather permitting.
 - Hava izin verirse, gelirim.
You are not allowed to violate the rules.
 - Size kuralları ihlal etmek için izin verilmez.
No ambiguities are allowed in a contract.
 - Bir sözleşmede belirsizliklere izin verilmez.
His mother will not consent to his going there alone.
 - Annesi onun oraya yalnız gitmesine izin vermeyecek.
If I'd known that it would come to this, I would have never consented.
 - İşin buraya geleceğini bilseydim, izin vermezdim.
My father would not permit me to go on to college.
 - Babam üniversiteye devam etmeme izin vermezdi.
It was not permitted that the inhabitants trespass in the area.
 - Burada oturanların bu alandan geçmelerine izin verilmedi.