Tom always lets us help.
 - Tom her zaman yardım etmemize izin verir.
Janet always lets me use her typewriter.
 - Janet bana her zaman onun daktilosunu kullanmama izin verir.
This security system allows us to trace employees movements anywhere they go.
 - Bu güvenlik sistemi çalışanların hareketlerini gittikleri yerde izlemelerine izin verir.
Pythagoras' theorem allows you to calculate the length of the hypotenuse of a right triangle.
 - Pisagor teoremi bir dik üçgenin hipotenüs uzunluğunu hesaplaman için izin verir.
Talking in the library is not allowed.
 - Kütüphanede konuşmaya izin verilmiyor.
After a heated discussion, a compromise was adopted. Smokers will be allowed to smoke in the smoking corner.
 - Hararetli bir tartışmadan sonra,uzlaşma sağlandı.Sigara içme köşesinde sigara içenlerin sigara içmesine izin verilecek.
Will you kindly let me have a look at it?
 - Lütfen ona bir göz atmama izin verir misin?
I can't let him alone.
 - Ben ona tek başına izin veremem.
They were not permitted to cross into Canada.
 - Onların Kanada'ya geçmeleri için izin verilmedi.
It was not permitted that the inhabitants trespass in the area.
 - Burada oturanların bu alandan geçmelerine izin verilmedi.
I will come, weather permitting.
 - Hava izin verirse, gelirim.
No ambiguities are allowed in a contract.
 - Bir sözleşmede belirsizliklere izin verilmez.
You are not allowed to violate the rules.
 - Size kuralları ihlal etmek için izin verilmez.
If I'd known that it would come to this, I would have never consented.
 - İşin buraya geleceğini bilseydim, izin vermezdim.
His mother will not consent to his going there alone.
 - Annesi onun oraya yalnız gitmesine izin vermeyecek.
The teacher permitted the boy to go home.
 - Öğretmen çocuğun eve gitmesine izin verdi.
Put out your cigarette. Smoking's not permitted here.
 - Sigaranı söndür. Burada sigara içmeye izin verilmez.