As you requested, I have attached a recent passport-sized photograph.
- İstemiş olduğunuz gibi, yeni çekilmiş bir vesikalık fotoğrafımı ekledim.
I must request you to obey my orders.
- Emirlerime uymanı istemeliyim.
I don't want to run into them.
- Onlara rastlamak istemiyorum.
I don't feel like running all the way to the station.
- Canım istasyona kadar tüm yolu koşmak istemiyor.
I do not want to reject this claim.
- Ben bu iddiayı reddetmek istemiyorum.
Are you sure you don't want to consider another option?
- Başka bir seçenek düşünmek istemediğinden emin misin?
If I were abroad and I ran out of money, I would call my parents to ask for more.
- Yurt dışında olsam ve param bitse, ben daha fazla istemek için ailemi ararım.
Tom called Mary to ask her whether she wanted him to buy some bread on his way home from work.
- Tom Mary'yi işten eve giderken onun biraz ekmek almasını isteyip istemediğini sormak için aradı.
It's very unlikely that Tom will ever want to travel alone.
- Tom'un tek başına seyahat etmek istemesi çok zayıf bir olasılıktır.
Jack made me go there against my will.
- Jack, istemediğim halde beni oraya gönderdi.
We're here to demand justice.
- Adalet istemek için buradayız.
I didn't demand anything.
- Hiçbir şey istemedim.