Bunun bir rastlantı olduğunu düşünmüyorum.
 - I don't think it's a coincidence.
O beklenmedik bir rastlantı.
 - That is an improbable coincidence.
Tom bunun bir tesadüf olduğunu sanmıyor.
 - Tom doesn't think this is a coincidence.
Sanırım o sadece bir tesadüf.
 - I think it is a mere coincidence.
Bu sadece bir rastlantı.
 - It's just a coincidence.
Bir sayısal tarih olarak yazıldığında Mart 14, 2015, pi'nin ilk beş rakamına karşılık gelir- yüz yılda bir kez rastlantı!
 - When written as a numerical date, March 14, 2015 is 3/14/15, corresponding to the first five digits of pi (3.1415) - a once-in-a-century coincidence!
Hayat sadece bir raslantı dizisidir.
 - Life is just a series of coincidences.