Banka ona 500 dolar ödünç verdi.
- The bank loaned her 500 dollars.
Banka ona 500 dolar ödünç verdi.
- The bank lent her 500 dollars.
O, sırrı kendine sakladı.
- She kept the secret to herself.
Kız bayıldı, fakat biz onun yüzüne su döktüğümüzde o kendine geldi.
- The girl fainted, but she came to when we threw water on her face.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- She promised to meet her at the coffee shop.
Onu Kaliforniya'ya gönderiyorum.
- I'm sending her to California.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- He promised to meet her at the coffee shop.
Onun ailesi ile ilgili hiçbir şey bilmiyorum.
- I don't know anything about her family.
Mary gerçekten harika. O benim için harika bir yemek pişirdi ve bulaşıkları bile kendisi yıkadı.
- Mary is really great. She cooked a wonderful meal for me and even washed the dishes herself.
Yeni bir araba satın alması için babasına baskı yaptığında Catherine'nin bir art niyeti vardı; O, arabayı kendisinin sürebileceğini umuyordu.
- Catherine had an ulterior motive when she urged her father to buy a new car. She hoped that she'd be able to drive it herself.
Seni ondan daha çok seviyorum.
- I love you more than her.
Bu eski madeni paraları ondan aldım.
- I got these old coins from her.
Benim kitaplarım Rumence, onunkiler ise İngilizce.
- My books are in Romanian; hers are in English.
Onun tarafından oraya tek başına gitmemesi tavsiye edildi.
- She was advised by him not to go there by herself.
Benim kitaplarım Rumence, onunkiler ise İngilizce.
- My books are in Romanian; hers are in English.
Onun hikayesi onunkinden çok daha ilginç.
- His story is much more interesting than hers.