There are many people in Asia.
- Asya'da bir sürü insan vardır.
Man is the only animal that can laugh.
- İnsan gülebilen tek hayvandır.
War is a crime against humanity.
- Savaş, insanlık dışı bir suçtur.
A lot of human deaths are caused by smoking cigarettes.
- İnsan ölümlerinin çoğuna, sigara dumanı neden olmuştur.
After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop.
- Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.
Social networking sites are dangerous for people under 13.
- Sosyal ağ siteleri, 13 yaşından küçük insanlar için tehlikelidir.
Older people are often afraid of trying new things.
- Yaşlı insanlar sık sık yeni şeyleri denemekten korkarlar.
What sort of person would do that kind of thing?
- O tür şeyi ne tip insan yapardı?
Isn't that the most humane punishment for criminals?
- Bu, suçlular için en insancıl ceza değil midir?
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
- Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
As a result, people have got so used to being paid this way that they're uncomfortable with any other.
- Sonuçta, insanlar kendilerine bu şekilde ödeme yapılmasına öyle alışmışlar ki başka türlüsünden rahatsız oluyorlar.
Tom doesn't like it when people invade his personal space by standing too close to him.
- İnsanlar ona çok yakın durarak onun kişisel alanını istila ettiğinde Tom bunu sevmez.
The development of the personal computer has revolutionised the way people work, the way they live, and the way they interact with each other.
- Kişisel bilgisayarın gelişmesi insanların çalışma tarzında, yaşama tarzında ve birbirleriyle etkileşime girme tarzında devrim yapmıştır.
That's one small step for a man, one giant leap for mankind.
- Bu, bir kişi için küçük bir adımdır ama insanlık için dev bir sıçramadır.
After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop.
- Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.
After First Contact, the material and spiritual development of humanity flourished.
- İlk temastan sonra, insanlığın maddesel ve ruhsal gelişimi ilerledi.
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
- Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
- Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
Human beings can live up to 40 days without food, but no more than 7 without water.
- İnsan gıda olmadan 40 gün kadar yaşayabilir fakat susuz en fazla 7.
Above the moon, everything is eternal; below, there is nothing save mortality.
- Ayın üstünde, her şey sonsuz; altında, insanoğlu hariç bir şey yok.
We mortals die in a thousand ways; we are born in only one. There are a thousand diseases of men, but only one source of health.
- Biz ölümlüler binlerce şekilde ölürüz; Biz sadece bir şekilde doğarız. Binlerce insan hastalığı var, ancak yalnızca bir sağlık kaynağı.
Slavery is a crime against humanity.
- Kölelik, insanlık dışı bir suçtur.
Music is a common speech for humanity.
- Müzik insanlık için ortak bir dildir.
What anthropoid would your girlfriend be most like? What a question... Well, um... An orangutan, I guess.
- Kız arkadaşını en çok hangi insansı maymuna benzetirdin? Ne biçim bir soru ... Peki, um ...Sanırım, bir orangutan.
Eating animals is not that different from anthropophagy or cannibalism.
- Hayvanları yeme, insan yeme ve yamyamlıktan o kadar farklı değildir.
Get these folks some drinks.
- Bu insanlara bazı içecekler alın.
In Dutch folklore, kabouters are tiny people who live underground.
- Hollanda halk biliminde kabouterler yer altında yaşayan minik insanlardır.
People are sometimes tempted to eat more than they should.
- İnsanlar bazen yemeleri gerekenden daha fazla yemek isterler.
All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood.
- Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.
Bitterness and revenge are not part of my character. Life's too short. One shouldn't spend time on bitterness and revenge.
- Acılık ve intikam benim karakterimin bir parçası değildir. Hayat çok kısa. Bir insanın acılık ve intikam üzerine zaman harcamaması gerekir.
You're a terrible judge of character.
- Sen kötü bir insan sarrafısın.
You are a mean person.
- Sen kötü bir insansın.
A person's heart is approximately the same size as their fist.
- Bir insanın kalbi, yaklaşık olarak yumruğuyla aynı boyuttadır.
This bird can imitate the human voice.
- Bu kuş insan sesini taklit edebilir.
Does mankind have dominion over animals and birds?
- İnsanların hayvanlar ve kuşlar üzerinde hakimiyeti var mıdır?
Each human being is an individual.
- Her insan bir bireydir.
Human beings, whether they realise it or not, continually seek happiness.
- İnsanlar, bunun farkında olsun veya olmasın, sürekli mutluluk ararlar.
The novelist is interested in human beings.
- Romancı insanlarla ilgileniyor.
Get these folks some drinks.
- Bu insanlara bazı içecekler alın.
It was a pleasure working with you folks.
- Siz insanlarla çalışmak bir zevkti.
This book says the earliest man-made bridges date back to the New Stone Age.
- Bu kitap en eski insan yapısı köprülerin Yeni Taş Çağına kadar uzandığını söylüyor.
Poverty is not an accident. Like slavery and apartheid, it is man-made and can be removed by the actions of human beings.
- Yoksulluk tesadüf değildir. Kölelik ve apartheid gibi insan ürünüdür ve insan etkinlikleriyle ortadan kaldırılabilir.
We need a clear definition for the concept of human rights.
- İnsan hakları kavramının açık bir tanımına ihtiyacımız var.
We need a clear definition of the concept of human rights.
- İnsan hakları kavramının açık bir tanımına ihtiyacımız var.
He is a very forgetful fellow.
- O, çok unutkan bir insandır.
Man is the only creature that consumes without producing. He does not give milk, he does not lay eggs, he is too weak to pull the plough, he cannot run fast enough to catch rabbits.
- İnsan, üretmeden tüketen tek yaratıktır. Süt vermez, yumurtlamaz, pulluğu çekmek için çok zayıf, tavşanları yakalamak için yeterince hızlı koşamaz.
The most instinctive act of nearly every creature is to protect its young, and with humans, this response persists for a lifetime.
- Neredeyse her canlının en içgüdüsel davranışı küçüklerini korumaktır, ve insanlarda bu müdahale hayat boyu sürer.
Aşk evlilikle tedavi edilebilen geçici bir deliliktir.
- Love is a temporary insanity curable by marriage.
Bu delilik sona ermeli!
- This insanity has to stop!
Sanık cinnet nedeniyle suçsuz bulundu.
- The defendant was found not guilty by reason of insanity.
Kendine zarar verme genellikle cinnetin bir göstergesi olarak kabul edilir.
- Self-harm is often regarded as an indicator of insanity.
Tom delicesine kıskanıyor.
- Tom is insanely jealous.
Charles Guiteau deliydi.
- Charles Guiteau was insane.
Bu delicesine zor bir dildir.
- This is an insanely hard language.
Bu kesinlikle delicedir.
- This is absolutely insane.
Şu yaşlı adam çılgın olmalı.
- That old man must be insane.
ı'm ınsane(ben manyağım-kafadan kontağım-deLiyim...vs.).