Acele etmek zorundasın.
- You have to hurry up.
Nasıl olsa acele etmek iyi bir fikir olacak.
- Anyhow it will be a good idea to hurry up.
Acele et, yoksa treni kaçıracaksın.
- Hurry up, or you'll miss the train.
Acele etsen iyi olur.
- You'd better hurry up.
Hiç acele etme ama çabuk ol.
- Take your time, but hurry up.
Çabuk ol, yoksa treni kaçıracağız.
- Hurry up, or we'll miss the train.
Davranışını haklı çıkar, haydi, bunların hepsi olduğunda orada olmanı haklı çıkar.
- Justify your attitude, come on, justify being there when it all happened.
Haydi, Joe. Sadece bir bardak bira zarar vermez.
- Come on, Joe. Just a glass of beer won't hurt.
İçeri gelin. Başlamak üzereyiz.
- Come on in. We're just about to get started.
Saat yedide orada olmalıyız, bu nedenle çabuk ol.
- We must be there at seven, so hurry up.
Çabuk! Biz geç kalacağız.
- Hurry up! We'll be late.
Come on! We're going to be late.
- Hurry up! If you don't, we'll be late.