Tom ve Mary cennette yapılan bir eşti.
- Tom and Mary were a match made in heaven.
Cennette sevmek için bekleyebilirim.
- I can wait to love in heaven.
Allah insanlara hayat verir ve onların her türlü arzularına sahip olmalarına sebep olur.
- Heaven gives life to people and causes them to have all kinds of desires.
Allah elimizden gelen her şeyi yaptığımızı biliyor.
- Heaven knows we've done everything we can.
Gökyüzünde binlerce yıldız parlıyor.
- Thousands of stars shone in the heavens.
Birçok yıldız gökyüzünde parlıyor.
- Many stars shine in the heavens.
Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı.
- In the beginning God created the heaven and the earth.
Tanrıya şükürler olsun! Ben zamanında geliyorum.
- Heaven be praised! I come on time.
Gökyüzüne bakılırsa yakında yağmur yağacak.
- Judging from the sky, it will rain soon.
Gökyüzünden görüldüğünde,ada çok güzeldi.
- Seen from the sky, the island was very beautiful.
Gökyüzü yavaş yavaş bulutlandı.
- The sky has gradually clouded over.
Gökyüzüne bakılırsa yakında yağmur yağacak.
- Judging from the sky, it will rain soon.
O, haberi duyduktan sonra mutluluktan havalara uçtu.
- After he heard the news, Tom was in seventh heaven.
Birçok yıldız gökyüzünde parlıyor.
- Many stars shine in the heavens.
Gökyüzünde binlerce yıldız parlıyor.
- Thousands of stars shone in the heavens.
Hava soğuk olacak ve gökyüzü basık olacak.
- It will be cold and the sky will be overcast.
Tom bana on altı yaşından beri hava dalışı yaptığını söyledi.
- Tom told me that he had been skydiving since he was sixteen.
This mortal has incurred the wrath of the skies.
Soaking in a warm bath after a long day at work is sheer heaven.
... I was just in North Korea, for heaven's sake. ...