Onlar hararetli bir tartışmaya girdi.
 - They entered into a heated discussion.
Hararetli bir tartışmadan sonra,uzlaşma sağlandı.Sigara içme köşesinde sigara içenlerin sigara içmesine izin verilecek.
 - After a heated discussion, a compromise was adopted. Smokers will be allowed to smoke in the smoking corner.
Tom'un Mary ile ateşli bir tartışması vardı.
 - Tom had a heated argument with Mary.
John odaya girdiğinde Tom ve Marry ateşli bir tartışmanın ortasındaydı.
 - Tom and Mary were in the middle of a heated argument when John walked into the room.
Tom akşam yemeği için bazı artan yemekleri ısıttı.
 - Tom heated up some leftovers for dinner.
Ev güneş enerjisi ile ısıtılmaktadır.
 - The house is heated by solar energy.
Merkezi ısıtma kışın yeterince ısıtıyor mu?
 - Is the central heating warm enough in the winter?
Üşüyüp ısıtıcıyı açtım.
 - Feeling chilly, I turned on the heater.
Bu sıcaklık dayanılmaz.
 - This heat is unbearable.
Sıcaklık bütün gece beni uyanık tuttu.
 - The heat kept me awake all night.
Güneşe göre bir evin yönünü değiştirerek evi ısıtmak ya da soğutmak için gerekli ya da boşa harcanmış enerjinin yüzde otuzunu tasarruf edebilirsiniz.
 - By simply changing the orientation of a house in relation to the sun, you can save up to thirty percent of the energy required or wasted for heating or cooling it.
Indüksiyon ocakları doğrudan tencere ve tavalar ısıtmak için mıknatıslar kullanır.
 - Induction cookers use magnets to directly heat pots and pans.
Hararetli bir tartışmamız vardı.
 - We had a heated discussion.
Hararetli bir tartışmadan sonra,uzlaşma sağlandı.Sigara içme köşesinde sigara içenlerin sigara içmesine izin verilecek.
 - After a heated discussion, a compromise was adopted. Smokers will be allowed to smoke in the smoking corner.
Üşüyüp ısıtıcıyı açtım.
 - Feeling chilly, I turned on the heater.
4. Susam yağını wokta ısıtın ve tereyağını eritin.
 - 4. Heat the sesame oil in the wok and melt the butter.
Tom sıcaktan bayıldı.
 - Tom passed out because of the heat.
Hatta Tom bu sıcaklıkta çalışamayacağını söylüyor.
 - Tom says he can't even work in this heat.
John odaya girdiğinde Tom ve Marry ateşli bir tartışmanın ortasındaydı.
 - Tom and Mary were in the middle of a heated argument when John walked into the room.
Tom'un Mary ile ateşli bir tartışması vardı.
 - Tom had a heated argument with Mary.
Demir tavında dövülür.
 - Roast the bhakri while the pan is heated.
Indüksiyon ocakları doğrudan tencere ve tavalar ısıtmak için mıknatıslar kullanır.
 - Induction cookers use magnets to directly heat pots and pans.
Onlar ısıtma sistemini onarmak için buradalar.
 - They're here to fix the heating system.
İyi bir ısıtma sistemimiz var.
 - We have a good heating system.
a heated argument.
The heat! Scram!.
The male canines were attracted by the female in heat.
The children stayed indoors during this year's summer heat.
The chili sauce gave the dish heat.