Yaklaşık bir saat önce Tom aradı.
- Tom called about half an hour ago.
Araba ile oraya ulaşmak benim bir buçuk saatimi aldı.
- It took me an hour and a half to get there by car.
Saat altı buçukta döneceğim.
- I'll return at half past six.
Tom sekiz buçuk yıl önce ailesiyle birlikte Japonya'ya geldi.
- Tom came to Japan eight and a half years ago with his parents.
Lütfen yarım saat bekle.
- Please wait half an hour.
İşini yarıda bırakma.
- Don't leave your work half done.
Yarım düzine yumurta aldım.
- I bought half a dozen eggs.
Yarım saat koşmaya devam etti.
- He run on for half an hour.
Tom kağıt parçasını yarı yarıya katladı.
- Tom folded the piece of paper in half.
Emekli olduktan sonra geliri yarı yarıya azaldı.
- His income was diminished by half after retirement.
Tom sadece kısmen şaka yapıyordu.
- Tom was only half joking.
Bu araba, motor silindirlerinin yarısını devre dışı bırakabilir.
- This car can deactivate half of its engine's cylinders.
At half time, both teams made substitutions.
- Während der Halbzeit wechselten beide Mannschaften Spieler aus.