He trained his dog to fetch the newspaper.
- Gazeteyi getirmesi için köpeğini eğitti.
Throw a stick and watch the dog fetch it.
- Bir sopa at ve köpeğin onu alıp getirmesini izle.
Do I have to bring my son to your office?
- Oğlumu ofisinize getirmek zorunda mıyım?
Tom wanted to bring home a souvenir.
- Tom eve bir hediyelik eşya getirmek istedi.
I'll do anything to get Tom back.
- Tom'u geri getirmek için her şeyi yapacağım.
I just want to get my daughter back safely, that's all.
- Ben sadece kızımı güvenle geri getirmek istiyorum, bu kadar.
You should do your best to carry out your promises.
- Sözlerinizi yerine getirmek için elinizden gelenin en iyisini yapmalısınız.
I've brought you a little something.
- Sana küçük bir şey getirdim.
Another ten minutes' walk brought us to the shore.
- On dakikalık bir başka yürüyüş bizi kıyıya getirdi.
Can S. Jobs bring back the magic to Disney?
- S.Jobs Disney'e büyüyü geri getirebilir mi?
Bring me today's paper, please.
- Lütfen bana bugünün gazetesini getir.
It's important to unite as many workers as possible.
- Mümkün olduğunca çok sayıda işçiyi bir araya getirmek önemlidir.
The new law will bring about important changes in the educational system.
- Yeni yasa, eğitim sistemine önemli değişiklikler getirecektir.
This is like bringing water to the sea.
- Bu, denize su getirmek gibidir.
Fadil was brought into the police station and questioned.
- Fadıl polis karakoluna getirildi ve sorgulandı.
Sami was brought into the police station.
- Sami karakola getirildi.
I could kick myself for not bringing a map.
- Bir harita getirmediğim için kendimi tekmeleyebilirdim.
Our international sales continue to grow, bringing the name of Toyo Computer into businesses world-wide.
- Uluslararası satışlarımız büyümeye, Toyo Computer adını dünya çapında iş dünyasına getirmeye devam ediyor.
Tom came to return a book he'd borrowed.
- Tom ödünç aldığı kitabı getirmek için geldi.