I know you'll do what's necessary.
- Gerekeni yapacağını biliyorum.
Use whatever means necessary to stop Tom from doing that.
- Tom'un bunu yapmasını durdurmak için gereken araçları kullanın.
I need to configure this server with an appropriate firewall system.
- Uygun bir güvenlik duvarı sistemiyle bu sunucuyu yapılandırmam gerekiyor.
My clock needs to be fixed.
- Saatimin onarılması gerekiyor.
I do what is required.
- Ben gerekeni yaparım.
I wondered whether or not Tom had told Mary she didn't need to do that.
- Tom'un Mary'ye bunu yapması gerekmediğini söyleyip söylemediğini merak ettim.
Tom is having trouble deciding whether or not he really needs to go.
- Tom gerçekten gitmesinin gerekip gerekmediğine karar vermekte sorun yaşıyor.
I demanded that he should pay.
- Onun ödemesi gerektiğini iddia ettim.
He demanded that I should pay the money at once.
- Parayı bir kerede ödemem gerektiğini talep etti.
If you don't want to go, you don't need to.
- Gitmek istemiyorsan, gitmene gerek yok.
Your shoes want mending.
- Ayakkabılarının tamir edilmesi gerekiyor.
The existing law concerning car accidents requires amending.
- Araba kazaları ile ilgili mevcut yasa değişiklikler gerektirir.
That's nothing you need to concern yourself with.
- Bu kendinizi endişelendirmenizi gereken bir şey değil.
You ought to be on time if you start now.
- Eğer şimdi başlarsan vaktinde varman gerekir.
You ought to see a dentist.
- Bir diş hekimini ziyaret etmen gerekiyor.
I have something else I need to be doing right now.
- Şu anda yapmam gereken başka bir şey var.
We have bigger problems that need to be taken care of right away.
- Derhal ilgilenilmesi gereken daha büyük sorunlarımız var.
Tom got involved with people he should never have gotten involved with.
- Tom hiç karışmaması gereken insanlara karıştı.
In my opinion, happiness has a few fundamental requirements.
- Bana göre, mutluluğun birkaç temel gereksinimi var.
Please tell me the requirements for admission to the college.
- Koleje kabul için gerekli şeyleri anlatabilir misiniz.
All passengers are required to show their tickets.
- Tüm yolcuların biletlerini göstermeleri gerekir.
The Romans would never have had the chance to conquer the world if they had first been required to study Latin.
- Romalılar ilk önce Latince çalışması gerekli olsaydı, asla dünyayı fethetme şansları olmazdı.
It is necessary that every member observe these rules.
- Her üyenin bu kurallara uyması gereklidir.
If you are going abroad, it's necessary to have a passport.
- Eğer yurt dışına gidiyorsanız, bir pasaporta sahip olmak gereklidir.
There is more water than is needed.
- Gerekenden daha fazla su var.
Tom told Mary everything she needed to know.
- Tom Mary'ye bilmesi gereken her şeyi söyledi.
In the United States the automobile is a necessity and not a luxury.
- Amerika Birleşik Devletleri'nde otomobil bir lüks değil, bir gerekliliktir.
We understand the necessity of studying.
- Eğitimin gerekliliğini anlıyoruz.
You'll get used to living alone in a pinch.
- Gerektiğinde yalnız yaşamaya alışacaksın.
This will come in handy in a pinch.
- Bu gerektiğinde işe yarayacak.
Think of all the things you should tell Tom.
- Tom'a söylemen gereken her şeyi düşün.
I kept thinking about all the things I needed to do and couldn't fall asleep.
- Yapmam gereken her şeyi düşünmeye devam ettim ama uyuyamadım.
Bu yalnızca biraz istikrar icap ettirir.
- Bu sadece biraz kararlılık gerektirir.