Our wedding anniversary is coming soon.
- Evlilik yıl dönümümüz yakında geliyor.
Christmas is coming soon.
- Yakında Noel geliyor.
He is coming to see me tomorrow afternoon.
- O, yarın öğleden sonra beni görmeye geliyor.
Tom is coming to our school tomorrow.
- Tom yarın bizim okula geliyor.
Tom is coming up behind us.
- Tom arkamızdan geliyor.
The hardest academic exam of my life is coming up. Fluid Mechanics.
- Hayatımın en zor akademik sınavı geliyor. Akışkanlar mekaniği.
What came first? The egg or the hen?
- Hangisi ilk olarak geldi? Yumurta mı yoksa tavuk mu?
She came to see us yesterday.
- O dün bizi görmek için geldi.
Can you come at nine?
- Dokuzda gelebilir misin?
Why did you come to Japan?
- Neden Japonya'ya geldin?
Social order does not come from nature. It is founded on customs.
- Toplumsal düzen doğadan gelmez. Gelenekler üzerine kurulmuştur.
80% of all English words come from other languages.
- Tüm İngilizce sözcüklerin %80'i diğer dillerden gelmiştir.
Please pardon me for coming late.
- Lütfen geç geldiğimden dolayı beni affet.
Look out! There's a truck coming!
- Dikkat! Buraya gelen bir kamyon var!
There is not past, no future; everything flows in an eternal present.
- Geçmiş ve gelecek yok; her şey sonsuz bir şimdikilikte akıyor.
Next time I come, I'll bring you some flowers.
- Bir daha ki gelişimde, sana bazı çiçekler getireceğim.
That sounds good, doesn't it?
- O kulağa hoş geliyor, değil mi?
It seems to me that he is honest.
- O bana dürüst gibi geliyor.
It seems to me that I heard a noise in the attic.
- Tavan arasında bir gürültü duydum gibi geliyor.
O, saçına jöle sürer.
- Tom puts gel in his hair.
Tom saçına jöle çaldı.
- Tom put gel in his hair.
Pelte limonlu ve portakallı olarak yapılabilen içine taze meyve katıldığında ise tadına doyum olmayan tatlıdır.
Ben jelatin kullanmadan panna cotta yaparım.
- I make panna cotta without using gelatin.