Hanson is wrong when he states international economic developments led to great migrations of labour in the seventeenth century.
- Hanson, uluslararası ekonomik gelişmelerin 17. yüzyılda büyük emek göçlerine yol açtığını söylediğinde hatalıdır.
If there are any new developments, let me know.
- Yeni gelişmeler varsa bana bildir.
Commerce led to the development of cities.
- Ticaret şehirlerin gelişmesine neden oldu.
Recent developments caused them to change their travel plans.
- Son gelişmeler onların seyahat planlarını değiştirmelerine neden oldu.
We are all looking forward to your coming.
- Gelişinizi sabırsızlıkla bekliyoruz.
I'm looking forward to your coming to Japan.
- Japonya'ya gelişini dört gözle bekliyorum.
Ken is waiting for the arrival of the train.
- Ken trenin gelişini bekliyor.
The arrival of the troops led to more violence.
- Askerlerin gelişi daha fazla şiddete yol açtı.
He has made rapid progress in English.
- O, İngilizcede hızlı bir gelişme yaptı.
He made remarkable progress in English.
- İngilizcede kayda değer bir gelişme yaptı.
But undoubtedly there were no scientific advances then.
- Ama kuşkusuz o zaman hiçbir bilimsel gelişme yoktu.
Advanced countries must give aid to developing countries.
- Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelere yardım etmeliler.
Although the life of Chinese people is getting better and better now, there is still room for improvement.
- Çin halkının yaşamı şimdi gittikçe iyileşmesine rağmen, gelişme için hâlâ bir neden vardır.
My speaking and listening in Turkish needs improvement.
- Türkçe konuşma ve dinlememin gelişmesi gerek.
Trade between the two countries has been steadily growing.
- İki ülke arasındaki ticaret sürekli gelişiyor.
I want to build up my vocabulary.
- Kelime haznemi geliştirmek istiyorum.
Reading helps you build up your vocabulary.
- Okumak kelime dağarcığınızı geliştirmenize yardım eder.
After First Contact, the material and spiritual development of humanity flourished.
- İlk temastan sonra, insanlığın maddesel ve ruhsal gelişimi ilerledi.
Our work began to flourish.
- İşlerimiz gelişmeye başladı.
The story revolves around a mysterious adventure.
- Hikaye gizemli bir macera etrafında gelişiyor.
The advent of the euro is the beacon for the new millennium.
- Euronun gelişi yeni binyılın işaretidir.
Change can sometimes be difficult, but it can also open up new opportunities and be a means of personal growth and development.
- Değişim bazen zor olabilir, ancak yeni fırsatlar yaratabilir ve kişisel büyüme ve gelişme aracı olabilir.
Our work began to flourish.
- İşlerimiz gelişmeye başladı.