gefangene

listen to the pronunciation of gefangene
Немецкий Язык - Турецкий язык
[die] tutsak, esir; tutuklu¡
n. r. gıfangını tutuklu
n {gı'fengnisştra: fı} e hapis cezası
tutsak
Английский Язык - Турецкий язык

Определение gefangene в Английский Язык Турецкий язык словарь

prisoner
tutuklu

Tutukluya özgürlüğü verildi. - The prisoner was given his freedom.

Tutuklu erkenden serbest bırakılmasını istedi. - The prisoner asked to be released early.

prisoner
tutsak

Hiçbir tutsak götürülmedi. - No prisoners were taken.

Kendinizi benim tutsaklarım olarak düşünün. - Consider yourselves my prisoners.

prisoner
{i} esir

Ben esir tutuluyorum. - I'm being held prisoner.

Tom artık esir tutuluyor. - Tom is now being held prisoner.

prisoner
(Kanun) mevkuf
prisoners
mahkumlar

Onlara mahkumları bırakmalarını emretti. - He ordered them to release the prisoners.

Amerika'da hapishanede mahkumlar için ayrılan yer mahkumlara yeterli değildir.Bu yüzden hapishaneler çok kalabalıktır. - In the U.S., there are more prisoners than there is jail space for them. So the prisons are overcrowded.

prisoner
{i} mahpus

Tom bir yerde mahpus tutuluyor. - Tom is being held prisoner somewhere.

prisoner
{i} tutuklu, mahkûm, mahpus: political prisoner siyasi tutuklu
prisoner
{i} hükümlü

Hapishane gardiyanı her hükümlüye bir roman yazdırdı. - The prison guard made every prisoner write a novel.

O bir hükümlüye işkence etti. - He tortured a prisoner.

prisoner
(Askeri) MAHPUS: Şahsi hürriyetinden mahrum edilen kimse; bir cezaevine konulan veya nezaret altına alınan ve münasip yetkili tarafından serbest bırakılmayan kimse