I'm just trying to get by.
- Ben sadece geçinmeye çalışıyorum.
I can't get by on such a small income.
- Böylesine küçük bir gelirle geçinemem.
He appeared at the party late.
- O, partiye geç geldi.
I'm sorry to be late.
- Geç kaldığım için üzgünüm.
In childhood, time passes slowly.
- Çocukluk çağında, zaman yavaş olarak geçer.
Time passed very slowly this week.
- Bu hafta zaman çok yavaş geçti.
His teacher sent him to the principal's office for being tardy too many times.
- Birçok kereler derse geç geldiği için öğretmeni onu müdürün odasına gönderdi.
Tom spent a few years behind bars.
- Tom parmaklıklar ardında birkaç yıl geçirdi.
We got behind the car and pushed.
- Biz arabanın arkasına geçtik ve ittik.
After she had passed her driving test, she bought a car.
- Test sürüşünü geçtikten sonra bir araba aldı.
I cannot say how much time passed.
- Ne kadar zaman geçtiğini söyleyemem.
I want to hear the whole story, and don't skip any details.
- Konuyu bütünüyle öğrenmek istiyorum, hiçbir detayı es geçme.
Click here to skip this ad.
- Bu reklamı es geçmek için buraya tıkla.
My best friend walked by and totally ignored me.
- En iyi arkadaşım yanımdan geçti ve beni tamamen görmezden geldi.
It's dangerous to ignore the signal at a railroad crossing.
- Bir demiryolu geçidinde sinyali görmezden gelmek tehlikelidir.
After talking to Tom for a few minutes, it became obvious that his French wasn't very good, so Mary switched to English.
- Tom'la birkaç dakika konuştuktan sonra onun Fransızcasının çok iyi olmadığı belli oldu, bu yüzden Mary İngilizceye geçti.
Why doesn't the U.S. switch to the metric system?
- ABD neden metrik sisteme geçmiyor?
Don't go over the speed limit.
- Hız sınırının üzerine geçmeyin.
I need to go over my notes.
- Notlarımı gözden geçirmeliyim.
The first bus will leave 10 minutes behind time.
- İlk otobüs on dakika geç hareket edecek.
The train was ten minutes behind time.
- Tren on dakika geç kaldı.
Some read books just to pass time.
- Bazıları yalnızca zaman geçsin diye kitap okurlar.
If she studied hard, she could pass the exam.
- Sıkı çalışsa, sınavı geçebilir.
How fast can a year go by!
- Bir yıl nasıl bu kadar hızlı geçebilir ki!
I go by that shop every morning on my way to school.
- Her sabah okula giderken o dükkanın önünden geçiyorum.
Three years have gone by since we got married.
- Evlendiğimizden beri üç yıl geçti.
Just one year has gone by since my friend died.
- Arkadaşım öldüğünden beri sadece bir yıl geçti.
After all, he succeeded in passing the exam.
- Nihayet, o, sınavı geçmeyi başardı.
It was just a passing infatuation.
- O sadece geçici bir sevdaydı.
I went over the report.
- Ben raporu tekrar gözden geçirdim.
Tom went over to your house.
- Tom senin evini tekrar gözden geçirdi.
We crossed the river by boat.
- Nehiri kayıkla geçtik.
The crocodile trapped the gnu as it tried to cross the river.
- Timsah antilopu nehri geçerken tuzağa düşürdü.
The boy grew taller and taller, till at last he exceeded his father in height.
- Sonunda babasını boy olarak geçinceye kadar, çocuk gittikçe uzadı.
My annual income exceeds five million yen.
- Benim yıllık gelirim beş milyona yeni geçiyor.
They are constantly trying to outdo each other.
- Onlar sürekli olarak birbirlerini geçmeye çalışıyorlar.
The sky is clear and the wind is refreshingly cool. It's a perfect day to spend outdoors.
- Gökyüzü açık ve rüzgar ferahlatıcı biçimde serin. Dışarıda geçirmek için harika bir gün.
A car passed by at top speed.
- Bir araba son hızla geçti.
Here comes a speeding car, let's cross!
- İşte bir hız arabası geliyor, geçelim!
Tom came back to Boston last year.
- Tom geçen yıl Boston'a geri geldi.
It is considered impossible to travel back to the past.
- Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.
The enemy cavalry crossed the river by an unknown ford.
- Düşman süvarisi, bilinmeyen bir geçit yoluyla nehri geçti.