There's no guarantee that the stock will go up.
- Hisse senedinin yükseleceğinin bir garantisi yok.
He guaranteed his slaves' freedom.
- O, kölelerinin özgürlüğünü garantiledi.
Mary's washing machine broke down a week after the warranty had run out.
- Mary'nin çamaşır makinesi, garantinin bitmesinden bir hafta sonra bozuldu.
This car has a good warranty.
- Bu arabanın iyi bir garantisi var.
This car has a good warranty.
- Bu arabanın iyi bir garantisi var.
Mary's washing machine broke down a week after the warranty had run out.
- Mary'nin çamaşır makinesi, garantinin bitmesinden bir hafta sonra bozuldu.
Equality is guaranteed by the Constitution.
- Eşitlik anayasa tarafından garantiye alınmıştır.
He guaranteed his slaves' freedom.
- O, kölelerinin özgürlüğünü garantiledi.
The fishmonger guarantees the origin and freshness of his products.
- Balıkçı ürünlerinin menşeini ve tazeliğini garanti eder.
There are no guarantees.
- Hiçbir garanti yoktur.