gözlenmek

listen to the pronunciation of gözlenmek
Турецкий язык - Английский Язык
to be watched secretly, be spied on; to be peeped at
to be waited for, be watched out for
to be watched, be observed
gözle
(Bilgisayar) watch

She was watching TV with tears in her eyes. - Gözlerinde gözyaşlarıyla TV izliyordu.

One day your life will flash before your eyes. Make sure it's worth watching. - Bir gün hayatın gözlerinin önünde hızla akıp gidecektir. Emin ol, izlemeye değer.

gözle
{f} observing

I'm observing wild birds. - Ben yabani kuşları gözlemliyorum.

Much can be learned by observing how a child interacts at play with other children. - Çoğu şey bir çocuğun diğer çocuklarla oyun oynarken nasıl etkileşim kurduğu gözlemlenerek öğrenilebilir.

gözle
{f} eye

I closed my eyes to calm down. - Sakin olmak için gözlerimi kapattım.

When he openly declared he would marry Pablo, he almost gave his grandmother a heart attack and made his aunt's eyes burst out of their sockets; however, his little sister beamed with pride. - O Pablo ile evleneceğini açıkça ilan ettiğinde, neredeyse büyük annesine kalp krizi geçirtecekti , halasının gözlerini yuvasından fırlattıracaktı fakat küçük kız kardeşi gururla baktı.

gözle
{f} observed

He observed that it would probably rain. - Muhtemelen yağmur yağacağını gözlemledi.

He observed many types of creatures there. - Orada bir sürü yaratık çeşidi gözlemledi.

gözle
observe

This is a time of year when people get together with family and friends to observe Passover and to celebrate Easter. - Bu, Hamursuz bayramını gözlemlemek ve Paskalyayı kutlamak için insanların aileleri ve arkadaşlarıyla bir araya geldiği, yılın bir zamanıdır.

He observed many types of creatures there. - Orada bir sürü yaratık çeşidi gözlemledi.

gözle
{f} surveyed
gözle
optical
Турецкий язык - Турецкий язык
Gözleme işi yapılmak veya gözleme işine konu olmak
gözlenme
Gözlenmek işi