Определение görevlisi в Турецкий язык Английский Язык словарь
- görev
- job
My job is dull and boring.
- Benim görevim donuk ve sıkıcı.
Taking care of the baby is my job.
- Bebeğin bakımı benim görevim.
- görev
- task
You must carry the task through to the end.
- Sonuna kadar görevi taşımalısın.
You should give this task to some other person.
- Bu görevi başka bir kişiye vermelisin.
- görev
- duty
The police officer on duty sensed an elderly man coming up behind him.
- Görevli memur arkasından yaşlı bir adamın geldiğini hissetti.
The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful.
- Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.
- görev
- assignment
I was abroad on an assignment.
- Ben bir görev için yurt dışındaydım.
The assignment was too much for me.
- Görev benim için çok fazlaydı.
- görev
- work
The social worker was asked to follow up the information about the Stevenson family.
- Sosyal görevliden Stevenson ailesi hakkındaki bilgiyi takip etmesi istedi.
I work as a museum attendant.
- Bir müze görevlisi olarak çalışıyorum.
- görev
- mission
He was given an important mission.
- Ona önemli bir görev verildi.
Tom was in favor of aborting the mission.
- Tom görevin durdurulmasından yanaydı.
- görev
- {i} function
We can't function like this.
- Böyle görev yapamayız.
- koruma görevlisi
- bodyguard
- bayan havayolu görevlisi
- (Havacılık) air hostess
- bayan kat görevlisi
- vale
- görev
- office
John Adams took office in 1797.
- John Adams, 1797 yılında göreve başladı.
I was given the task of cleaning the office.
- Bana ofisi temizleme görevi verildi.
- görev
- competence
- görev
- employ
While employed at the bank, he taught economics at college.
- Bankada görevlendirildiğinde ,kolejde ekonomi öğretti.
Linda was employed as a flight attendant.
- Linda uçuş görevlisi olarak işe alındı.
- görev
- obligation
- görev
- post
He was advanced to a managerial post.
- O, idari bir göreve yükseltildi.
He resigned his post on account of illness.
- O, hastalık nedeniyle görevinden istifa etti.
- görev
- capacity
- görev
- vocation
- görev
- berth
- görev
- official duty
- görev
- labour
- görev
- (Havacılık) subtask
- görev
- trust
The Board of Trustees voted to divest the organization's overseas holdings.
- Mütevelli Yönetim kurulu yurt dışı holdingleri görevden almak için oy kullandı.
- görev
- engagement
- görev
- (Ticaret) ministry
- gümrük görevlisi
- (Ticaret) customs officer
- irtibat görevlisi
- contact person
- protokol görevlisi
- mc
- sahil koruma görevlisi
- coastguard
- temizlik görevlisi
- janitor
- uyum görevlisi
- (Politika, Siyaset) compliance officer
- görev
- (Dilbilim) tasks
For certain tasks, my computer can be very useful.
- Belli görevler için bilgisayarım çok yararlı olabilir.
Did you do your tasks?
- Sen görevlerini yaptın mı?
- görev
- part
Tom has already done his part.
- Tom zaten görevini yaptı.
I plan on doing my part.
- Görevimi yapmayı planlıyorum.
- görev
- service
I had my military service in Ankara.
- Askerlik görevimi Ankara'da yaptım.
Sami finished his two years of military service.
- Sami iki yıllık askerlik görevini bitirdi.
- görev
- commission
A friend of mine commissioned a well-known artist to paint a portrait of his wife.
- Arkadaşlarımdan biri iyi-tanınmış bir sanatçıyı onun karısının portresini yapması için görevlendirdi.
He has received a commission as a naval officer.
- O bir deniz subayı olarak bir görev aldı.
- görev
- onus
- görev
- position
My elder brother got a position in a big business.
- Ağabeyim büyük bir ticari kuruluşta görev yapıyor.
He is seeking a new position.
- Yeni bir görev arıyor.
- görev
- place
You must put up with your new post for the present. I'll find you a better place one of these days.
- Şu an için yeni görevinize katlanmalısın. Sana bugünlerden birinde daha iyi bir yer bulacağım.
- acil servis görevlisi
- emergency department staff
- acil servis görevlisi
- emergency staff
- araştırma görevlisi
- Researcher
- din görevlisi
- (Din) Religious comissary
- görev
- appointment
- öğretim görevlisi
- University teacher
- Silahlı Kuvvetler tıbbi muayene görevlisi
- (Askeri) Armed Forces medical examiner
- alan görevlisi
- ground crew
- ambar görevlisi
- (Ticaret) store-keeper
- araştırma görevlisi
- researcher (a title which appertains to a particular academic rank within a university faculty)
- belediye görevlisi
- municipality officer
- bölge kilise görevlisi
- district visitor
- cezaevi görevlisi
- prison officer
- cinayet masası görevlisi
- detective force
- disiplin görevlisi
- proctor
- disiplin görevlisi
- prog
- eve gelen sağlık görevlisi
- health visitor
- görev
- workings
- görev
- law jurisdiction
- görev
- duty, task, assignment, charge; appointment; mission, service, commission; function
- görev
- situation
- görev
- devoir
- görev
- stint
- görev
- (Hukuk) office, task
- görev
- official work, office
- görev
- incumbency
- görev
- job, employment, function
- görev
- business
My elder brother got a position in a big business.
- Ağabeyim büyük bir ticari kuruluşta görev yapıyor.
- görev
- employment
- görev
- billet
- görev
- charge
Even if you do not like it, you must take charge of it.
- Sevmesen bile bu görevi almalısın.
Who put you in charge?
- Seni kim görevlendirdi?
- görev
- piece of work
- görev
- physiol., gram., (Matematik) function
- gümrük görevlisi/memuru
- customs officer, customs inspector
- güvenlik görevlisi
- security man
- güvenlik görevlisi
- peace officer
- güvenlik görevlisi
- security guard
The security guard told Tom that he couldn't take pictures in this area.
- Güvenlik görevlisi Tom'a bu alanda resim çekemeyeceğini söyledi.
Tom disguised himself as a security guard.
- Tom bir güvenlik görevlisi olarak kimliğini gizledi.
- güvenlik görevlisi
- security officer
- havaalanı görevlisi
- ground crew
- hukuk görevlisi
- solicitor
- ilk yardım görevlisi
- (orduda) first aid man
- inişte uçağa işaret veren pist görevlisi
- batsman
- iskele görevlisi
- wharfinger
- kabin görevlisi (kadın)
- stewardess
- kablolu yayın görevlisi
- cable guy
- kamu görevlisi
- public servant
Tom was a public servant.
- Tom bir kamu görevlisiydi.
- karşılama görevlisi
- receptionist
- kat görevlisi
- (mağaza) floorwalker
- kilise görevlisi
- beadle
- kilise onursal görevlisi
- churchwarden
- koruma görevlisi
- gorilla
- koruma görevlisi
- guard
- koruma görevlisi
- guard, bodyguard
- kraliyet hukuk görevlisi
- (ıng.) solicitor general
- loca görevlisi
- boxkeeper
- mağaza güvenlik görevlisi
- spotter
- mutfak görevlisi
- (Askeri) mess attendant
- mutfak görevlisi
- (Askeri) mess orderly
- orman görevlisi
- waldmeister
- otel görevlisi
- hotel desk clerk
- otel kapı görevlisi
- hall porter
- oturum güvenlik görevlisi
- serjeant at arms
- papa'nın koruma görevlisi
- Swiss guard
- paralı geçit görevlisi
- pikeman
- park görevlisi
- park officer
- resepsiyon görevlisi
- (Turizm) front office clerk
- saha görevlisi
- groundskeeper
- saha görevlisi
- groundman
- saha görevlisi
- groundkeeper
- saha görevlisi
- groundsman
- sahil koruma görevlisi
- (member of a) coastguard
- sahil koruma görevlisi
- coast guard
- sahne donanımı görevlisi
- props
- sahne görevlisi
- stagehand
- saray görevlisi
- (londra) serjeant
- satın alma görevlisi
- purchasing agent
- satın alma görevlisi
- buyer
- sayım görevlisi
- enumerator
- sayım görevlisi
- census taker
- sağlık görevlisi
- health officer
- sağlık görevlisi
- government health official
- sağlık görevlisi; ay
- (Askeri) medical officer; month
- servis görevlisi
- line attendant
- servis görevlisi
- serviceman
- seçim görevlisi
- returning officer
- tahakkuk işlemi görevlisi
- (Ticaret) assessor
- transfer görevlisi
- (Turizm) transfer man
- tren görevlisi
- trainmaster
- turnike görevlisi
- pikeman
- uçuş görevlisi
- flight attendant
- yangın koruma görevlisi
- firewarden
- öğretim görevlisi
- don
- öğretim görevlisi
- lecturer
- öğretim görevlisi
- prelector
- öğretim görevlisi lecturer
- in a university (whose appointment is part-time or temporary)
- üs görevlisi
- base wallah