Büyükbabam kendisi için mobilya yapardı.
- My grandfather used to make furniture for himself.
O, arkadaşlarına karşı zorbalık yapardı.
- He used to bully his friends.
O, atmosferdeki karbon dioksit miktarlarının artmasından dolayı Dünyanın ısınmasını tanımlamak için kullanılan bir terimdir.
- It is a term used to describe the warming of the earth due to increasing amounts of carbon dioxide in the atmosphere.
Benim Japon öğretmenim fiil çekimlerini hatırlamamıza yardımcı olan bir şarkı kullanırdı. Hiç kimse gerçekten birlikte söylemezdi.
- My Japanese teacher used to use a song to help us remember verb conjugations. No one really sang along.
O, bana Tom olarak hitap ederdi.
- She used to address me as Tom.
Mary, Tom'la evlenmeyi hayal ederdi.
- Mary used to dream about marrying Tom.
Bay Kaifu halka açık konuşmalar yapmaya alışıktır.
- Mr Kaifu is used to making speeches in public.
Herkesin önünde konuşmalar yapmaya alışık değilim.
- I'm not used to making speeches in public.
Ne zaman yatmaya alışkınsın?
- What time are you used to going to bed?
O uzun mesafe yürümeye alışkın.
- He is used to walking long distances.
I used to know a guy from the UK who pronounced mother without the r.