Piller için ekstra ücret ödemeniz gerekir.
- You need to pay extra for the batteries.
Vücut ekstra kaloriyi yağa dönüştürür.
- The body converts extra calories into fat.
Biraz daha fazla zamana ihtiyacım vardı.
- I needed a little extra time.
Şu anda biraz ekstra zamanım var.
- I've got a little extra time right now.
Ayrı bir servis ücreti tahsil edilecektir.
- The service charge is extra.
Ayrıca bu biraz ekstra yapmak için bir yoldur.
- It's a way to make a little extra on the side.
Tom fevkalade mutlu hissetti.
- Tom felt extraordinarily happy.
Tom'un ödünç alabileceği ekstra bir tanemiz var mı?
- Do we have an extra one that Tom can borrow?
Ödünç alabileceğim fazladan bir bisikletin var mı?
- Do you have an extra bicycle that I could borrow?
Yedek anahtarın var mı?
- Do you have an extra key?
Onların fazladan bir yatağı var.
- They have an extra bed.
Tom başıma fazladan iş çıkarıyor.
- Tom causes me a lot of extra work.
Fazladan bir on dolara ihtiyacımız olacak.
- We'll need an extra ten dollars.
Tom başıma fazladan iş çıkarıyor.
- Tom causes me a lot of extra work.
Tom ve Mary'nin olağanüstü mutlu bir evlilikleri var.
- Tom and Mary have an extraordinarily happy marriage.
Tom olağanüstü yakışıklı idi.
- Tom was extraordinarily handsome.
Ekstra masraf var mı?
- Is there any extra charge?
Ayrıca bu biraz ekstra yapmak için bir yoldur.
- It's a way to make a little extra on the side.
extra, extra, read all about it!.
That day he ran to school extra fast.