John, bir şey söyleyemeyecek kadar çok şaşırmıştı.
- John was too surprised to say anything.
O, mektubumu aldığında şaşırmış olabilir.
- She may have been surprised when she received my letter.
Habere şaşırmaktan kendilerini alamadılar.
- They couldn't help being surprised at the news.
Şaşırmaktan hoşlanmıyorum.
- I don't like to be surprised.
Kaza hakkında beni en çok şaşırtan şey avukatların olay yerine ne kadar çabuk varmalarıydı.
- What surprised me most about that accident is how fast the lawyers arrived on the scene.
Yurtdışında okuma kararım ebeveynlerimi şaşırttı.
- My decision to study abroad surprised my parents.
Tom herkesten daha şaşkındı.
- Tom was more surprised than anybody.
Şu kadınlar konuşamayacak kadar şaşkındılar.
- Those women were too surprised to speak.