Babaannem uçabiliyor.
- My grandmother can fly.
Babaannem uçabiliyor.
- My grandmother is able to fly.
Anneannemin ölümü büyük bir şok oldu.
- My grandmother's death was a big shock.
Haftada iki kez anneannemi ziyaret ederim.
- I visit my grandmother twice a week.
O Pablo ile evleneceğini açıkça ilan ettiğinde, neredeyse büyük annesine kalp krizi geçirtecekti , halasının gözlerini yuvasından fırlattıracaktı fakat küçük kız kardeşi gururla baktı.
- When he openly declared he would marry Pablo, he almost gave his grandmother a heart attack and made his aunt's eyes burst out of their sockets; however, his little sister beamed with pride.
O, genç olduğu için, hasta büyük annesine özveriyle hizmet etti.
- Young as she was, she devotedly attended on her sick grandmother.
Tom yaklaşık 300 yıldır atalarının izini sürdüğünü söylüyor.
- Tom says he can trace his ancestors back about 300 years.
Tom'un ataları Afrikadan geldi.
- Tom's ancestors came from Africa.
Dünyadaki bütün insanlar ortak bir atanın soyundan gelirler.
- All humans on Earth are descended from a common ancestor.
İngilizce ve Almanca ortak bir soyu paylaşırlar.
- English and German share a common ancestor.
Büyükannem akşam yürüyüşe gidiyor.
- My grandmother goes for a walk in the evening.
Büyükannemi ziyaret edeli uzun zaman oldu.
- It's been a long time since I visited my grandmother.
Ninem bu sabah mektubu yolladı.
- My grandmother posted the letter this morning.
Şu küçük ev, küçük bir kızken ninemin yaşadığı, papatyalarla kaplı ve etrafında elma ağaçları olan bir tepede bulunan küçük eve çok benziyor.
- That little house looks just like the little house my grandmother lived in when she was a little girl, on a hill covered with daisies and apple trees growing around.