These flowers have a unique smell.
- Bu çiçeklerin eşsiz bir kokusu var.
What makes it so unique?
- Onu bu kadar eşsiz yapan nedir?
It's unique and irreplaceable.
- Eşsiz ve yeri doldurulamazdır.
Mary, as always, is inimitable!
- Mary, her zamanki gibi, eşsizdir!
My signature is meaningful, majestic and inimitable.
- Benim imzam anlamlı, görkemli ve eşsizdir.
Her beauty is incomparable.
- Onun güzelliği eşsizdir.
Kristy Anderson is the wife of Larry Ewing.
- Kristy Anderson, Larry Ewing'in eşidir.
My wife will be glad to see you, too.
- Eşim de seni görmekten memnun olacak.
How did you meet your partner?
- Eşinle nasıl tanıştın?
Tom was never my partner.
- Tom asla benim eşim değildi.
He is a good match for me.
- O, benim için iyi bir eştir.
The cushions on the sofa don't match those on the armchairs.
- Kanepedeki minderler koltuklardakilerle eşleşmiyor.
Her husband smokes like a chimney.
- Eşi, bir baca gibi sigara içiyor.
Tom knows Mary's husband.
- Tom Mary'nin eşini tanıyor.
On Friday evenings, a group of us with spouses working overseas meet at Chuck's Bar and Grill.
- Cuma akşamları, deniz aşırı ülkelerde eşleriyle birlikte çalışan bir grubumuz Chuck's Bar and Grill'de buluşurlar.
How much time do you spend with your spouse?
- Eşinizle birlikte ne kadar zaman harcarsınız?
The young couple was accompanied by a chaperone.
- Genç çifte bir hastabakıcı tarafından eşlik edildi.
Same-sex couples should be able to get married.
- Eş cinsel çiftler evlenebilmeli.
An integer is natural if and only if it is greater or equal to 0.
- Eğer tamsayı sadece sıfırdan büyük veya eşit ise tamsayı doğaldır.
Everyone has the right of equal access to public service in his country.
- Her şahıs memleketin kamu hizmetlerine eşitlikle girme hakkını haizdir.
Mary is very good at matching people.
- Mary insanları eşleştirmekte çok iyidir.
I'm thinking of matching you against Yoshida in the race.
- Seni yarışta Yoshida'ya karşı eşleştirmeyi düşünüyorum.
Do you see that woman? She's my wife.
- Şu kadını görüyor musun? O benim eşim.
My wife Lidia is a beautiful, clever woman.
- Eşim Lidia güzel, akıllı bir bayandır.
The boys and girls paired off for the dance.
- Erkekler ve kızlar dans için eşleştiler.
This is why Tatoeba is multilingual. But not that kind of multilingual. Not the kind where languages are simply being paired up together, and where some pairs are left behind.
- Tatoeba'nın çok dilli olmasının nedeni budur. Fakat o tür çok dilli değil. Dillerin sadece birlikte eşleştirildiği ve bazı çiftlerin geride bırakıldığı tür değil.
My wife and I can't decide on names for the twins.
- Eşim ve ben ikizler için isimler üzerinde karar veremiyoruz.
One plus two is equal to three.
- Bir artı iki üçe eşittir.
He is not equal to his father.
- O, babasına eşit değil.
Laws are like cobwebs, which may catch small flies, but let wasps and hornets break through.
- Yasalar örümcek ağı gibidir, küçük sinekleri yakalayabilirler fakat yaban arısı ve eşek arılarının geçmesine izin verirler.
I'd like to introduce you to my wife.
- Ben sizi eşime tanıtmak istiyorum.
What is principle of equidistance?
- Eşit uzaklık ilkesi nedir?
The ages of the two children put together was equivalent to that of their father.
- İki çocuğun yaşları toplandığında babalarınkine eşit oluyordu.
It's hard to be a woman. One must think like a man, act like a lady, look like a girl, and work like a horse.
- Kadın olmak zordur. Erkek gibi düşünmeyi, hanımefendi gibi davranmayı, genç kız gibi görünmeyi ve de eşek gibi çalışmayı gerektirir.
My dream is to be the First Lady.
- Hayalim devlet başkanının eşi olmak.
Eating good isn't synonymous for eating a lot.
- İyi yemek, çok yemekle eş anlamlı değildir.
In common usage, spirit and soul are often synonyms.
- Yaygın kullanımda spirit ve soul sık sık eş anlamlıdırlar.
Where is the mate to this sock?
- Bu çorabın eşi nerede?
The woodpecker is feeding its mate.
- Ağaçkakan, eşini besliyor.
The old man was accompanied by his grandchild.
- Yaşlı adama torunu tarafından eşlik edildi.
The old man is always accompanied by his grandson.
- Yaşlı adama her zaman torunu eşlik eder.
Pets offer us more than mere companionship.
- Evcil hayvanlar sadece bize eşlik etmekten daha fazlasını sunar.
The old woman was accompanied by her granddaughter.
- Yaşlı kadına kız torunu tarafından eşlik edildi.
The old woman was accompanied by her grandchild.
- Yaşlı kadına torunu tarafından eşlik edildi.
Languages are partially isomorphic.
- Diller kısmen eşyapılıdır.