Tom Mary'nin gitmesine izin vermek istemiyor.
- Tom no quiere dejar ir a Mary.
Sana yardım etmeme izin vermek zorundasın.
- Tienes que dejar que yo ayude.
Onlar bizim bahçeye girmemize izin vermeyecek.
- Ellos no nos dejarán entrar en el jardín.
Sana yardım etmeme izin vermek zorundasın.
- Tienes que dejar que yo ayude.
Ne zaman sigarayı bırakacaksın?
- ¿Cuándo vas a dejar de fumar?
Erkek kardeşim bana sigara içmeyi bırakmamı tavsiye etti.
- Mi hermano me aconsejó dejar de fumar.
Telefonunuzu kullanmama izin verir misiniz, lütfen?
- ¿Me dejarías usar tu teléfono, por favor?
Onlar bizim bahçeye girmemize izin vermeyecek.
- Ellos no nos dejarán entrar en el jardín.
Bir ölüyü gömmeden bırakmak profanlıktır.
- Es profano dejar un cadáver sin enterrar.
Sigarayı bırakmak zordur.
- Es difícil dejar de fumar.
Ara sıra canım işimden ayrılmak istiyor.
- A veces tengo ganas de dejar mi trabajo.
I don't know when Tom will leave Japan.
- No sé cuándo dejará Tom Japón.
Would you please not leave the door open?
- ¿Podría por favor no dejar la puerta abierta?