değerlendirilmesi

listen to the pronunciation of değerlendirilmesi
Турецкий язык - Английский Язык
(Ticaret) interpretation of financial
değer
value

Jefferson believed firmly in the value of education. - Jefferson eğitimin değerine kesin olarak inanıyordu.

It is of little value. - O, çok az değerlidir.

değer
worth

This problem is worth discussing. - Bu sorun tartışılmaya değer.

That topic is worth discussing. - Bu konu tartışılmaya değer.

değer
price

I don't think it's worth the price they're asking. - Bunun onların istedikleri fiyata değer olduğunu sanmıyorum.

Stock prices fell quickly. - Hisse senedi değerleri çabucak düştü.

değer
{i} rate

The value of the dollar declines as the rate of inflation rises. - Doların değeri enflasyonun yükselme oranında düşer.

How would you rate that? - Bunu nasıl değerlendirirdin?

değer
worth, worthy; value, worth; price; merit, worth
değer
valuation

Valuation is not always objective. - Değerlendirme her zaman objektif değildir.

değer
specification
değer
merit

To do good to others is a meritorious act; to hurt others is a sin. - Başkalarına iyilik etmek değerli bir harekettir; başkalarını incitmek bir günahtır.

değer
worthwhile

It is worthwhile learning Spanish. - İspanyolca öğrenmeye değer.

I think what Tom is doing is worthwhile. - Bence Tom'un yaptığı zahmete değer.

değer
worthiness
değer
{i} amount

Your suggestion amounts to an order. - Öneriniz emir değerindedir.

değer
precious

All socks are very precious. - Tüm çoraplar çok değerlidir.

Time is more precious than anything else. - Zaman başka herhangi bir şeyden daha değerlidir.

değer
estimation
değer
desert

In the desert, water is worth its weight in gold. - Çölde, suyun ağırlığı altın değerindedir.

değer
(Bilgisayar) values

He always values his wife's opinions. - O, her zaman karısının görüşlerine değer verir.

The functions sine and cosine take values between -1 and 1 (-1 and 1 included). - Sinüs ve kosinüs fonksiyonları -1 ve 1 arasında bir değer alır (-1 ve 1 dahil).

değer
moral

Tom has no moral values. - Tom'un ahlaki değerleri yok.

Mary renounced her moral values and became a nihilist. - Mary ahlaki değerlerini reddetti ve bir hiççi oldu.

değer
esteem

Sami was a much esteemed teacher. - Sami çok değerli bir öğretmendi.

This is the love that esteems others better than oneself. - Bu başkalarını kendinden daha iyi değer veren sevgidir.

değer
(Bilgisayar) change to
değer
(Ticaret) nominal
değer
dignity
değer
{i} reading

This is a book worth reading. - Bu kitap okumaya değer.

Do you think this book is worth reading? - Bu kitabın okumaya değer olacağını düşünüyor musun?

değer
goodwill
değer
significance
değer
weight

All these books will be worth their weight in gold someday. - Bütün bu kitaplar bir gün ağırlıkları değerinde olacaklardır.

In the desert, water is worth its weight in gold. - Çölde, suyun ağırlığı altın değerindedir.

değer
cost

Good words are worth a lot, but cost almost nothing. - İyi sözler çok değerlidir , ama neredeyse hiçbir maliyeti yoktur.

That coat may have cost a lot of money, but it's worth it. - O palto çok paraya malolmuş olabilir ama o ona değer.

değer
account

In judging his work, we must take his lack of experience into account. - İşini değerlendirirken, onun deneyim eksikliğini de hesaba katmalıyız.

anketin değerlendirilmesi
evaluation/assement of survey/questionnaire
değer
currency

When a currency depreciates, that has an inflationary effect on the economy of the country of the currency. - Bir para birimi değer kaybettiği zaman, bu para ülke ekonomisi üzerinde enflasyonist bir etkiye sahiptir.

In several European countries, the current currency is the euro. Its symbol is €. One euro is worth about two Turkish lira. - Birtakım Avrupa ülkelerinde geçerli para birimi avrodur. Simgesi € şeklindedir. Bir avro yaklaşık iki Türk lirası değerindedir.

atık suların yeniden değerlendirilmesi
water recycling
atıkların değerlendirilmesi ve kaldırılması
(Hukuk) recycling and disposing of wastes
değer
dearness
değer
merit, worth
değer
worthy

His performance was worthy of praise. - Onun gösterisi övgüye değerdi.

The event is worthy of remembrance. - Olay hatırlamaya değer.

değer
costliness
değer
value, worth
değer
person of great merit
değer
worthy of

The statesman is worthy of respect. - Bir devlet adamı saygıya değer olmalıdır.

This book is worthy of attention. - Bu kitap dikkate değer.

değer
worthy of; worth: zahmete değer bir ödül a prize worth struggling for
değer
(Matematik) value
değer
preciousness
değer
figure

Tom figured it was worth a try. - Tom bunun denemeye değer olduğunu düşündü.

değer
meaning

My existence is worthless and meaningless. - Benim varlığım değersiz ve anlamsız.

değer
at
ehliyet ve uygunluk değerlendirilmesi
(Hukuk) certification and conformity assessment
kalan tehdidin değerlendirilmesi
(Askeri) residual threat assessment
veri terminal cihazı; gelişme testi ve değerlendirilmesi
(Askeri) data terminal equipment; developmental test and evaluation
yönetici değerlendirilmesi
(Ticaret) managerial appraisal
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение değerlendirilmesi в Турецкий язык Турецкий язык словарь

Değer
value
Değer
fehamet
Değer
kıymet
değer
Bir şeyin önemini belirlemeye yarayan soyut ölçü, bir şeyin değdiği karşılık, kıymet
değer
Üstün, yararlı nitelikleri olan kimse
değer
Kişinin isteyen, ihtiyaç duyan bir varlık olarak nesne ile bağlantısında beliren şey
değer
Yüksek ve yararlı nitelik. Üstün, yararlı nitelikleri olan (kimse): "Bu kız aramaya, düşünmeye değer bir şey değildi."- R. N. Güntekin
değer
Bir değişkenin veya bilinmeyenin sayı ile anlatımı
değer
Bir şeyin para ile ölçülebilen karşılığı, paha
değer
Yüksek ve yararlı nitelik
değerlendirilmesi
Избранное